Blog

Sır Psikoloji

Blog

Dijital-Cagda-Ogrenme-ve-Egitim-1200x800.jpg

9 Eylül 2024 Sır Psikoloji

Günümüzde bilgiye erişim şeklimiz, öğrenme alışkanlıklarımız ve hatta eğitim sistemlerinin işleyişi kökten bir değişimden geçiyor. Teknolojinin hızla gelişmesiyle beraber hayatımızın her alanına nüfuz eden dijitalleşme, öğrenme ve eğitim dünyasında da yeni ufuklar açıyor. Artık sınıflara sığmayan bilgiler, parmaklarımızın ucunda; öğrenmek içinse okul sıralarından kalkıp sanal dünyanın kapılarını aralamak yeterli.

Dijitalleşmeyle Birlikte Gelen Yenilikler

Eğitim, yüzyıllardır süregelen klasik yöntemleriyle bilinse de dijitalleşme bu alanda da önemli değişiklikler getirdi. Artık dersler sadece kara tahtanın önünde geçmiyor; bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar eşliğinde, etkileşimli öğrenme ortamları hayat buluyor. Bu yeni nesil öğrenme yöntemleri, geleneksel sınıf ortamının sınırlarını aşıyor, öğrencilere daha esnek ve kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunuyor.

Sanal sınıflar ve uzaktan eğitim

Coğrafi sınırları ortadan kaldıran sanal sınıflar, öğrencilerin dünyanın dört bir yanından derslere katılmasına olanak tanıyor. Uzaktan eğitim programları sayesinde, farklı yaş gruplarından ve mesleklerden insanlar, zaman ve mekan kısıtlamalarına takılmadan istedikleri konularda kendilerini geliştirebiliyorlar. Bu sayede öğrenme, hayat boyu süren bir yolculuğa dönüşüyor.

Çevrimiçi kaynaklar ve eğitim platformları

Dijital çağda öğrenme denince akla ilk gelenlerden biri, sınırsız bilgi kaynağı sunan çevrimiçi platformlar. Khan Academy, Coursera, Udemy gibi platformlar sayesinde, öğrenciler istedikleri konularda uzmanlar tarafından hazırlanan derslere, videolara ve interaktif etkinliklere kolayca ulaşabiliyor. Bu platformlar, sadece akademik bilgilerin ötesinde, kişisel gelişimden teknolojiye, sanattan spora kadar geniş bir yelpazede içerik sunarak herkese hitap ediyor.

Mobil uygulamalar ve oyunlaştırma

Akıllı telefonların hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmesiyle birlikte, eğitim alanında da mobil uygulamaların kullanımı yaygınlaşıyor. Dil öğrenme uygulamaları, kodlama oyunları ve interaktif eğitim uygulamaları, öğrenmeyi eğlenceli hale getirerek öğrencilerin motivasyonunu artırıyor. Oyunlaştırma yöntemleriyle, öğrenciler bilgiyi sadece ezberlemek yerine, uygulama ve deneyim yoluyla öğrenerek daha kalıcı öğrenme sağlıyorlar.

Bilgiye Erişimin Demokratikleşmesi

Dijitalleşme, bilgiye erişimi demokratikleştirerek fırsat eşitliği yaratıyor. Artık sadece belirli okullarda okuyan veya belirli kitaplara sahip olanlar değil, herkes bilgiye ulaşabiliyor. İnternet sayesinde dünya genelindeki en güncel araştırmalar, makaleler, videolar ve diğer eğitim materyallerine ulaşmak mümkün hale geliyor. Bu, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki öğrenciler için büyük bir fırsat sunuyor.

Açık kaynak hareketi ve erişilebilirlik

Açık kaynak hareketinin yükselişi, eğitim materyallerinin ücretsiz ve herkes tarafından erişilebilir olmasını sağlıyor. Öğrenciler ve eğitimciler, açık kaynak ders kitaplarına, yazılımlara ve diğer eğitim kaynaklarına kolayca ulaşarak, yüksek maliyetli eğitim materyallerine ihtiyaç duymadan öğrenmelerini sürdürebiliyorlar. Bu da eğitimde fırsat eşitliğini artırıyor.

Kütüphanelerin dönüşümü ve dijital arşivler

Kütüphaneler, artık sadece fiziksel kitapların bulunduğu yerler olmaktan çıkıp, dijital bilgi merkezlerine dönüşüyor. Dijital arşivler sayesinde, öğrenciler nadir bulunan kitaplara, tarihi belgelere ve diğer değerli kaynaklara kolayca erişebiliyor. Bu, araştırma ve öğrenme sürecini hızlandırıyor ve derinleştiriyor.

Dil engellerinin aşılması ve küresel iş birliği

Dijital platformlar, dil engellerini ortadan kaldırarak farklı kültürler arasındaki bilgi alışverişini kolaylaştırıyor. Çeviri araçları ve çok dilli eğitim materyalleri sayesinde, öğrenciler dünyanın her yerindeki insanlarla iş birliği yaparak ortak projeler geliştirebiliyor ve küresel sorunlara çözüm arayabiliyorlar. Bu da öğrencilere farklı bakış açıları kazanma ve kültürel farkındalık geliştirme fırsatı sunuyor.

Eğitimde Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi

Yapay zeka (AI) ve makine öğrenmesi (ML), eğitim alanında da giderek daha fazla rol oynuyor. Öğrencilerin ihtiyaçlarına ve öğrenme stillerine göre kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunan yapay zeka destekli platformlar, öğrencilerin daha hızlı ve etkili öğrenmelerine yardımcı oluyor.

1. Kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri: Yapay zeka algoritmaları, öğrencilerin öğrenme verilerini analiz ederek onlara en uygun öğrenme materyallerini, etkinliklerini ve geri bildirimlerini sunuyor. Bu sayede her öğrenci kendi hızında ve kendi ilgi alanlarına göre ilerleyerek, daha kalıcı öğrenme sağlıyor.

2. Akıllı öğretmen asistanları: Yapay zeka destekli öğretmen asistanları, öğretmenlerin iş yükünü azaltarak onlara daha fazla zaman kazandırıyor. Ödevleri otomatik olarak değerlendiren, öğrencilerin sorularını yanıtlayan ve kişiselleştirilmiş geri bildirimler sunan bu asistanlar, öğretmenlerin daha fazla öğrenciye daha etkili destek vermelerini sağlıyor.

3. Veri analitiği ve performans takibi: Yapay zeka ve makine öğrenmesi, öğrencilerin öğrenme verilerini analiz ederek onların güçlü ve zayıf yönlerini belirliyor. Bu sayede öğretmenler, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre ders planlarını düzenleyebiliyor ve öğrencilerin gelişimini daha yakından takip edebiliyorlar.

Geleceğin Eğitimi Hibrit Modeller ve Sürekli Öğrenme

Dijitalleşmenin eğitim alanındaki etkileri sadece bugünün öğrenme şekillerini değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğin eğitim sistemlerini de şekillendiriyor. Hibrit modeller, geleneksel sınıf eğitimiyle dijital öğrenme yöntemlerini birleştirerek öğrencilere daha esnek ve kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunuyor.

1. Hibrit öğrenme modelleri: Hibrit modeller, öğrencilerin hem fiziksel sınıflarda hem de çevrimiçi platformlarda öğrenmelerine olanak tanıyor. Bu sayede öğrenciler, farklı öğrenme stillerine ve ihtiyaçlarına göre en uygun öğrenme ortamını seçebiliyor. Ayrıca hibrit modeller, öğrencilere daha fazla esneklik ve özerklik sunarak öğrenmelerini kendi hızlarında ve kendi zamanlarında sürdürmelerine imkan tanıyor.

2. Hayat boyu öğrenme ve beceri geliştirme: Dijital çağda, sürekli öğrenme ve beceri geliştirme kaçınılmaz hale geliyor. İş dünyasının hızla değişen ihtiyaçlarına uyum sağlamak için, bireylerin sürekli olarak kendilerini güncel tutmaları ve yeni beceriler kazanmaları gerekiyor. Çevrimiçi kurslar, sertifika programları ve mikro öğrenme platformları, bireylerin kariyerlerini ilerletmek ve rekabet avantajı elde etmek için ihtiyaç duydukları becerileri kazanmalarına yardımcı oluyor.

3. Eğitimde iş birliği ve topluluk oluşturma: Dijital platformlar, öğrenciler ve eğitimciler arasında iş birliğini teşvik ederek öğrenme toplulukları oluşturuyor. Forumlar, tartışma grupları ve sosyal medya platformları aracılığıyla, öğrenciler birbirleriyle etkileşim kurarak bilgi paylaşımında bulunuyor, ortak projeler geliştiriyor ve birbirlerinden öğrenerek gelişiyorlar. Bu da öğrenme sürecini daha sosyal ve motive edici hale getiriyor.

Toplum ve Ekonomi Üzerindeki Etkileri

Dijitalleşmenin eğitim alanındaki etkileri, sadece bireysel öğrenme deneyimleriyle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda toplumların ve ekonomilerin gelişimine de önemli katkılar sağlıyor. Bilgi ve beceri düzeyi yüksek bireylerin yetiştirilmesi, inovasyonun teşvik edilmesi ve sosyal eşitsizliklerin azaltılması gibi alanlarda dijitalleşmenin dönüştürücü bir gücü bulunuyor.

Nitelikli iş gücü yetiştirme

Dijital çağın gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip bireylerin yetiştirilmesi, ekonomilerin rekabet gücünü artırmak için kritik öneme sahip. Dijitalleşmeyle birlikte ortaya çıkan yeni meslekler ve değişen iş tanımları, eğitim sistemlerinin de bu yeni gereksinimlere uyum sağlamasını gerektiriyor. Çevrimiçi kurslar, mesleki eğitim programları ve staj imkanları, bireylerin kariyer hedeflerine ulaşmalarına ve iş piyasasında rekabet avantajı elde etmelerine yardımcı oluyor.

İnovasyonu teşvik etme

Dijitalleşme, bilgiye erişimi kolaylaştırarak ve farklı disiplinler arasındaki iş birliğini teşvik ederek inovasyonu destekliyor. Öğrenciler ve araştırmacılar, çevrimiçi platformlar aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki uzmanlarla etkileşim kurabilir, ortak projeler geliştirebilir ve yeni fikirler üretebilirler. Bu da bilimsel araştırmaların hızlanmasına, yeni teknolojilerin geliştirilmesine ve toplumların refah düzeyinin artmasına katkı sağlıyor.

Sosyal eşitsizlikleri azaltma

Dijitalleşme, eğitimde fırsat eşitliğini artırarak sosyal eşitsizliklerin azaltılmasına yardımcı oluyor. Uzaktan eğitim programları ve açık kaynaklı eğitim materyalleri sayesinde, dezavantajlı gruplar da kaliteli eğitime erişim imkanı bulabiliyor. Bu da toplumda daha fazla sosyal hareketliliğe ve ekonomik kalkınmaya olanak tanıyor.

Ayrıca okuyun: Sosyal Fobinin Belirtileri ve Nedenleri



18 Aralık 2019 Sır Psikoloji



Sır Psikoloji

PEDAGOJİ


Kayseri Pedagog

Pedagoji tanımı gereği “tüm yaşam döngüsü boyunca insanın eğitim ve öğretimini bütünüyle inceleyen insan bilimi” dir. Yanlışlıkla, aslında, bu insan biliminin sadece çocukların incelenmesi ile sınırlı olduğu düşünülmektedir, ancak öyle değildir, bir pedagog, doğumdan yaşlılığa kadar her aşamada insanın eğitimini ve öğretimini inceler.

Pedagoji terimi Yunancadan geliyor, yani Paidos terimi çocuk anlamına gelirken, Ago eşlik etmek anlamına geliyor ve bu iki kelime birlikte, antik Yunanistan’dan beri çocukları okula getiren köleler için kullanılıyordu.

Bugün pedagoji, hem çocuk hem de insanların farklı hayat alanlarıyla, okul eğitiminden öğretime kadar her şeyle ilgilenir. Modern pedagoji bağlamında, bu, insan, insan ve onun varlığını, tam olarak inceler, pedagogistler de genellikle bundan kaynaklanan problemlerle ve engellerle ilgilenir.
Pedagoji, diğer insan bilimleri gibi ve belki de daha fazla, kökleri Felsefe, Edebiyat, Sanat ve Tarih gibi diğer insancıl çalışmalarla derinden bağlantılıdır.

Son olarak, Pedagoji maksimum amacında sadece insanın gelişimi ve eğitimi üzerine teorilerin formülasyonuna değil, aynı zamanda ve her şeyden önce insanın eğitim ve öğretim kursu sırasında karşılaşabileceği pratik sorunların çözümüne sahiptir.

Pedagoji, yalnızca pratik ve doğrudan müdahaleler yoluyla, olası bir çözümü bulmak için en sorunlu durumlara bile gerçekten yardımcı olabilir ve analiz edebilir.

Pedagogist figürü genellikle sadece çocuklarla ilgili alanlar için düşünülse de aslında pedagogist tüm topluluk için çok önemlidir.

Pedagoji, insanın eğitimini bütünüyle veya insanın tüm yaşam döngüsü boyunca çalışmasını inceleyen insan bilimidir. Sadece çocuklar ve bebekler ile değil, aynı zamanda gençler, yetişkinler, yaşlılar ve engelliler ile de ilgilenir. Bu nedenle diğer İnsan Bilimleri ile birlikte, pedagojinin kendisinin “dönüştürülebilirliği” sürecinin gerçekleştiği biçimsel, biçimsel olmayan ve gayri resmi bağlamlara hitap eder.

Pedagogist insanı ve insan ve onun varlığını ilgilendiren şeyleri inceler.
Eğitimin (pedagogistler tarafından geliştirilen teorik modellere göre) üç koordinatı vardır:
Bilgi (teorik bilgiler).
Teknik bilgi (pratik beceri veya yetenekler).
Know-how (bireyin know-how’ı nasıl çalıştırdığı).
Pedagojik bir sorun oluşturan birçok faktör olabilir: ebeveyn-çocuk ilişkilerinin zorlukları, sosyal dezavantajlar, kültürel çatışmalar, engelli insanların yerleştirilmesi, mahkumların yeniden hayata atılması, uyuşturucu bağımlılarının rehabilitasyonu, vb. belirli eğitim müdahalelerinin konusu olabilir veya pedagojik eylemle ilgili bir dizi sorunlu unsurun parçası olabilir.

Eğitmek, kişinin içinde ne olduğunu “ortaya çıkarmak” anlamına gelir: bir bireyde potansiyel olarak var olanın en iyisini geliştirmek anlamına gelir. Eğitim iki kişi arasındaki bir ilişkiden oluşur: eğitimci ve eğitim gören. Eğitim gören, ihtiyaçlarını anlayan ve becerilerini geliştiren eğitimcinin eğitim seviyesine uyum sağlamalıdır.

Günümüz eğitim bilimi olan pedagoji, 19. yüzyılda Avrupa’da kendini kuran pozitivist kültürel modelin tipik bilimsel doğasından kaynaklanmaktadır. Çağdaş pedagoji, eğitilebilirlik prensibine göre kişi ile hayatının tüm süresi boyunca ilgilenir: kişinin yaşam amacında kişisel kalite haline gelmesi gereken kendi hedefine ve karar özgürlüğüne açık olma olasılığına açıklık getirmesine yardımcı olur.

Pedagoji, bireylerin yaşamında sadece bir mevsimi veya bir anı ilgilendirmez. Çocukluk veya gençlik eğitimi ile sınırlı değildir: insanın doğumdan ölüme, gerçeğe ‘dönüşmesi’ gereken tüm anları ilgilendirir: pedagojik yansıma ile bilinmeyenle yüzleşmeye çalışırız.

Pedagoji gerçeklik ve dünyaya geliş, bir gruba entegrasyon, zihnin keşfi, kimliğin inşası, farklılık, hastalık ve mutluluk, refah ve yoksulluk, yaşlılık ve ölüm arasında karşılaştırma yaparak insanı inceler. Yaşamın yıllarını anlamak, gerçeği anlamak, sadece düşüncelerin değil, aynı zamanda onları mevcut ve bulaşıcı hale getirmesi gereken kelimeleri de geliştirmek için çok yararlıdır.
Pedagojinin araştırma alanı insanın eğitimi ve öğrenmesidir.

Eğitim, orijinal bir insan faaliyetidir; her kültürde ve her tarihsel durumda kaçınılmaz ve anlaşılır bir jesttir. Eğitim her biçimden ve her sosyal normdan geçer: o kadar karmaşıktır ki onu insan tanımından ayırmanın neredeyse imkansız olduğu bilincine sahip olmadan çalışılamaz.
Eğitimin kalbinde her zaman niyet vardır: kendini insan üzerinde yapılan herhangi bir çalışma biçiminden ayırt etmek için pedagojinin farkında olması ve insanı yapımda bir varlık olarak tanıması gerekir.

Eğitimsel eylem çok sayıda bilgi gerektirir ve sezgisel olarak ilerleyemez: konu ile ilgili bilgi, ulaşılacak hedefler, bunlara ulaşma prosedürleri ve araçları ve onları yargılamak.
Pedagoji, insanın ne olduğu konusunda yansıtıcı bir boyutun olduğu ve potansiyelini daha iyi geliştirme, gerçekliği değiştirme olasılığının dayatıldığı yerde ortaya çıkar. Pedagoji, tam olarak sürdürülebilir değişime yöneldiği için, bir toplumun işleyişini sağlamlaştırması gereken bir ‘dönüşüm bilgisidir’. Bu yüzden pedagoji ‘ihtiyatlı bir bilimdir’.

Şimdiye kadar genel pedagojinin ne olduğu hakkında mantık yürüttük. Bununla birlikte, bu disiplin farklı bölümlere ayrılmaktadır: sosyal olandan gerçek çocuk pedagojisine. Aşağıda daha kapsamlı bir liste bulunmaktadır.

Sosyal pedagoji: sosyal problemler içinde çalışır;
Siyaset pedagojisi: insana vatandaş olarak atıfta bulunulur;
Biçimsel bağlamlar: resmi olarak eğitim ve öğretim için kullanılır;
Özel: katılımı teşvik eden özel konuların eğitimini amaçlayan;
Deneysel: pedagojide bilimsel araştırmaya adanmış;
Yetişkinlerle ilgili pedagoji: yeniden eğitim ve sürekli eğitim gibi konularla ilgilenir;
Karşılaştırmalı: farklı ulusların veya kültürlerin eğitim uygulamalarını karşılaştırır;
Aile pedagojisi: özellikle çocukluk pedagojisi temaları ile ilgilenir;
Oyunlar: oyunların öğrenmede oynadığı role odaklanmış;
Müzik: sanatın öğrenme dinamiklerine katkısını analiz eder;
Psikanalitik: psikanalize odaklanmış;
Sanat: yaratıcılığı birçok bilgi formuyla karşılaştırır;
Psikopedagoji: çocuk psikopedagogisti çocukların pedagojik sorunları ile ilgili psikolojik yönleri ele alır;
Nöropedagoji: biyolojik ve sosyal, pedagojik nöroloji arasındaki ilişkiyi antropo-evrimsel açıdan inceler;
Biyoeğitim: gen-çevre ilişkisine odaklanmıştır;
Pedagojinin tarihi: pedagojinin epistemolojik durumunu inceler ve genel bilimsel bağlamda çerçeveler.

Pedagoji ve psikoloji ilişkisi

19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başı arasında, daha önce sadece bir felsefe dalı olarak görülen psikoloji ve pedagoji arasında yakın bir bağlantı kuruldu. Deneysel Psikolojinin kurucusu kabul edilen Wilhelm Wundt, duyuları aracılığıyla öğrenmeyi ilk inceleyen kişiydi.

Johann Friedrich Herbart, pedagojiyi felsefe ve değerlerine özümseyen son düşünürlerden biriydi, daha sonra bu iki bileşeni bir eğitim bilimi oluşturmak için öneren psikolojik araştırmalarla arabuluculuk yapmaya çalışıyordu. Referans aldığı filozoflar hassas algı konusunda Johann Heinrich Pestalozzi ve ahlak konusunda Kant olmuştur.

Stanley Hall, ilk kez pedagojik araştırma önerdiği gibi eğitim alanında bir devrim olan Wilhelm Wundt’un ve Herbart’ın çalışmalarına yaklaştı. Hall, çocukların çizimlerini, anamnezlerini ve hala ilginç kabul edilen teorileri formüle etti.

Simon ve Binet, bir çocuğun zekasının kafatasının büyüklüğüne göre ölçülebilir olduğu fikrinin üstesinden geldiler ve yeteneklerini ölçmek için bir ölçek ve bir anket tasarladılar.

Türkiye’de Pedagog Olmak?

Doğrudan pedagog olmak için Lisans düzeyinde eğitim Türkiye’de bulunmamaktadır. Pedagog unvanı almak için yapılması gereken, YÖK’ün 2547 sayılı kanununa göre Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik ve Çocuk Gelişimi gibi bölümlerden mezun olmak ve psikoloji dalında Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora düzeyinde eğitim almaktır.

Devlette pedagog olarak çalışmak için KPSS sınavına girip atanmak şarttır. Ancak özel sektörde böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ancak hangi durumda olursa olsun pedagog olmak yetkin bilgi gerektirmektedir.

RANDEVU ALIN..

RANDEVU MAİL:






    İsminiz

    E-mail Adresiniz

    Doktor Tercihiniz

    Tarih

    Düşünceleriniz



    Sır Psikoloji

    Günümüzde yaşam koşullarının hızla değişmesi, bireyleri psikolojik, sosyal ve akademik yönden pek çok sorunla yüz yüze getirmektedir. Sorunlarımızla başa çıkabilmek için yalnızca kişisel gayretlerimiz yeterli gelememekte profesyonel bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.

    Bizler bu ihtiyacı fark edip 2016 yılında Sır Psikoloji Aile Danışma Merkezini kurduk.Kurumumuz T.C. Kayseri Valiliği tarafından ruhsatlandırılmış Aile Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı özel bir kurumdur.

    Amacımız, bireylerin yaşam kalitelerini artmasını sağlayıp, bireysel iyilik hallerine, psikososyal gelişimlerine katkı sağlamak bunun içinde Psikoloji biliminin bilgi ve birikimlerini danışanlarımızın hizmetine sunmaktır.

    Copyright by Sır Psikoloji 2020. All rights reserved.