1- 2 Eylül Yaratıcı Drama Eğirmen Eğitimi Sertifika Programı Eğitim İçeriği
Sır Psikoloji
1- 2 Eylül Yaratıcı Drama Eğirmen Eğitimi Sertifika Programı Eğitim İçeriği
Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir? Oyun Terapisi Ne İşe Yarar, Ne kadar Süre Oyun Terapisi Alınmalı, Oyun Terapisine İhtiyacı Olduğuna Nasıl Karar Veririlir? Oyun Terapisi İle Çocukla Evde Oyun Oynamanın Farkı Nedir? Kayseri'de Oyun Terapisi almak için Sır Psikolojik Danışmadan randevu alabilirsiniz
[vc_row][vc_column][vc_column_text]Obsesif Kompilsif Bozukluk Nedir?
Obsesyonlar(takıntılar); Kişi istemediği halde sık sık aklına gelen rahatsız edici tekrarlayan hayaller veya düşüncelerdir. Kişi bu düşünceler ve hayallerin saçma ve mantıksız olduğunun farkındadır ama bi türlü kafasından atamaz ve kişide yoğun bir biçimde kaygıya ve sıkıntıya neden olur.
En çok rastlanan türleri;
Bulaşma obsesyonları; Bu obsesyona sahip kişilerde kir, mikrop pislik, meni vb. araçlarla kirleneceğine yada onların bulaşma ihtimalini korkusunu yaşar ‘‘Bulaştı mı aceba gibi zorlayıcı düşüncelerden kendini alamaz’’ Kir, mikrop, pislik bulaşacak ortamlardan kaçınma davranışı gösterebilir
Kuşku obsesyonu: Bu obsesyona sahip kişiler yaptıkları işlerde emin olamakta zorluk gösterirler.Ütünün fişini çektim mi, Ocağın altını kapattım mı, Kapıyı kilitledim mi? Gibi soruları zihninden atmakta zorluk yaşar.Kişi yapacağı ihmalden dolayı kendisine veya bir başkasına zarar vermenin korkusunu yaşar.
Saldırganlık obsesyonu:Kişide kendisine veya birbaşkasına zarar vermeyle ilgili zorlayıcı düşündeler bulunur.Çocuğumu penceredn atar mıyım? Ya intihar edersem, ya kendime hakim olamayıp birisini öldürürsem gibi kişiyi rahatsız eden zorlayıcı düşüncelerdir. Bu düşüncelere sahip kişiler makas, bıçak yüksek yerlerden sevdiği kişilerden uzak durmaya çalışabilirler.
Cinsel obsesyonlar: Ayıplanacakbiçimde, kendisiyle ya da başka bir kişiye yönelik cinsel içerikli obsesyonlardır. Çoğunlukla kişinin hemcinsleriyle veya çocuklarıyla cinsel ilişki yaşamasına dönük ortaya çıkabilir. Yoğun olarak suçluluk, utanma, günahkarlık gibi duygular yaşanabilir. Örneğin; Yakınlarıma karşı cinsel istek duyar mıyım?, Karşı cinsin cinsel organına bakar mıyım,
Dinsel obsesyon: Kendi inanç ve görüşlerine karşı kabul edilemez, inanç ve düşüncelerinin tam zıttı bir şekilde çok yoğun sıkıntıya neden olacak biçimde kişinin düşünmekten kendini alamadığı tekrarlayan düşüncelerdir.Örneğin; Namaz esnasında akla gelen küfürler,İçinden geçirdiği ama rahatsızlık duyup zihninden atamadığı Allah’a, Peygamber’e, Kur’an’a küfür etme, abdestin sürekli bozulduğunu düşünme, dualarım ibadetim kabul oldu mu düşünceleri
Simetri obsesyonu: Kişinin hayatında he şeyin düzenli ve simetri olması gerekliliği ile ilgili düşüncelerdir. Bu kişilerin herhangi bir yere giderken hazırlanması uzun sürebilir.
Somatik obsesyon: Hayatı tehdit eden hastalıkları(kanser vb.) aşırı düşünme ve zihinden atamama şeklinde görülür.Kişide yoğun bir biçimde hasta olmaya dair korku ve kaygı yaşar.
Dokunma obssesyonları;Kişi bir işi yapmadan önce kendince önemli bir nesneye dokunma ihtiyacı duyar.
Kompilsiyonlar(Zorlantılar): Obsesyonların vermiş olduğu sıkıntıdan kurtulmak için kişinin yapmaktan kendini alamadığı yaptığı zaman sıkıntının azalacağı zannedilen ama azalmayan davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir.
Örneğin;
Bir çok insanda obsesif düşünceler bulunmaktadır ama artık bu düşünceler ve davranışlar kişinin gündelik yaşamını ve sosyal hayatını etkiliyor, zihninden atamakta zorlanıyorsa profesyonel bir desteğe ihtiyaç duyuyor demektir.
Tedavisi
Hastalığın kendi kendine düzelmesi neredeyse yok denecek kadar düşük bir ihtimaldir. Bundan dolayı profosyonel bir destek almak oldukça önemlidir. Kendini kanıtlamış psikoterapi yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar Bilişsel Davranışcı Terapi ve son zamanlarda aktif bir biçimde kullanılan EMDR terapisidir.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]
[vc_row][vc_column][vc_column_text]Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda Doğru Bilinen Yanlışlar
DEHB’ nin, (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) nörobiyolojik bir temeli vardır ve bu yüzden DEHB’ li çocuklar yalnızca tıbbi tedavi görmelidir. İlaçla tedavi gören DEHB’li çocukların %70-80’ninde belirtilerde azalma görülmektedir. Ancak belirtilerde azalma olması bozukluğun ortadan kalkması ile eş anlamlı değildir. İlaçla tedavi çocuk psikiyatristi gerek görüyorsa sözkonusu olmalıdır. Bunun yanı sıra davranışsal ve akademik gelişme sağlanması için psiko-eğitimsel yardımlara gereksinimi vardır. Aksi takdirde ilaçla tedavi amacına ulaşmamaktadır.
DEHB gerçekte mevcut değildir, bu durum çocuklarını disipline edemeyen anne babaların hatasıdır. Bilimsel araştırmalar DEHB’in biyolojik temelli bir bozukluk olduğunu ortaya koymaktadır, ancak nedenleri tam olarak anlaşılamamıştır. Davranış denetlemek için beyin tarafından kullanılan nörotransmitterlerin dengesizliği ve merkezi sinir sistemindeki anormal glikoz metabolizmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.
DEHB temel olarak kötü ana babalıktan ve disiplin eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve bütün DEHB’ li çocukların gerçekte ihtiyaç duydukları şey böyle yapmacık tedaviler değil eski tarz bir disiplindir. Bazı anne babalar çocuğun yanlış davranışının onun ahlaki bir sorunu olduğunu düşünürler zaman zamanda kendilerinde kabahat bulurlar. Tıbbi bir müdahale uygulamadan sadece disiplin yöntemleri uygulamanın DEHB’li çocuğun davranışını iyileştirmekten ziyade iyice kötüleştirdiğini gösteren aile etkileşim araştırmaları vardır.
DEHB yanlış tutumlar sonucu oluşur. Zayıf beslenme, şeker, katkı maddeleri, olağan ölçülerde kurşun, olumsuz ana baba tutumu DEHB’ e yol açmaz. DEHB genetik ve biyolojik temellidir. Bununla birlikte anne babaların davranışları çocuğun DEHB davranışlarını denetleme becerilerini etkileyebilir. Ayrıca bazı araştırmalar hamileyken alkol ve uyuşturucu almanın DEHB’ e yol açabileceği konusunda örnekler sunmuştur.
DEHB’ li çocukların akranlarından farkı yoktur. Her çocuk dikkatini sürdürmede ve yerinde oturmada güçlük çeker. DEHB özellikleri 3-7 yaş arasında başlamışsa akranlarına göre belirtileri çok fazla ve şiddetli yaşıyorsa, birçok ortamda aynı belirtiler varsa, davranışlar çocuğun akademik ve sosyal hayatında önemli bozulmalara yol açıyorsa tüm çocuklarda olduğu söylenemez.
Çocuklar büyüdüklerinde DEHB kaybolur. DEHB sadece çocuklarda bulunmaz, bazı araştırmalar DEHB’in yaşam boyu sürebileceğini göstermektedir. DEHB tanısı konulan çocukların %70-80’ i gençlik dönemlerinde bu belirtileri sürdürmektedir. %30-65’ lik kısmının ise yetişkinlikte tüm klinik belirtileri sürdürmeye devam ettiği görülmektedir. Eğer tedavi edilmezlerse DEHB’li bireyler madde bağımlılığı, depresyon, akademik başarısızlık, mesleki sorunlar ve evlilik sorunları yaşayabilirler. Uygun olarak tedavi edildiklerinde DEHB’li pek çok birey üretken bir yaşam sürebilir.
DEHB’ li çocuklar sürekli pekiştirilmeyi isterler. Hatta diğer öğrencilerden daha çok olumlu pekiştirmeye ihtiyaç duyarlar. Tek başına olumlu pekiştirme davranışı kazanma ve sürdürmede yeterli değildir, üstelik sürekli pekiştirme gerçek hayat ortamlarında uygulanabilir değildir.
DEHB’ li bütün öğrenciler özel eğitim hizmeti almalıdır. Çocuğun eğitimiyle ilgili önemli aksaklıklar ve bu konuda istek varsa özel eğitim gerekebilir.
DEHB’ li çocuklar davranışlarından dolayı sorumluluk almak yerine sadece özür dileyip bahane bulmayı öğreniyorlar. Tedavinin psiko-sosyal yönü bu tür sorunların önüne geçmek içindir. Psikolojik danışmanlar öğretmenler ve hekimler, çocuklara DEHB’in üzerinde çaba harcanması gereken zor bir durum olduğunu bir özür yada kabahat olmadığını öğretirler.
DEHB hayali bir rahatsızlıktır, aslında böyle bir hastalık yoktur. Yüzyılın başından beri yapılan araştırmalar, dürtü kontrolünde zorluk ve hiperaktivite gösteren bireylerin varlığını nesnel olarak göstermiştir.
DEHB’ li çocukları tümü öğrenme güçlüğüne sahiptir. DEHB’ li çocukların %10-33 ‘ü aynı zamanda öğrenme güçlüğüne sahiptir.
DEHB’ li öğrenciler normal sınıflarda öğrenim göremezler. Öğretmen uygun düzenlemeleri yapar ve sınıf süreçlerini yapılandırırsa, bu çocukların yarıdan fazlası normal sınıflarda öğrenim görebilir.
DEHB’ i olan çocuğun her istediği yapılmalıdır. Bu tür bir yaklaşım bu çocukların dürtüsel davranışlarını pekiştirmekten başka bir işe yaramaz.
DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar bağımlılığa yol açar. Bu ilaçların uygun kullanımı alışkanlığa yada bağımlılığa yol açmaz.
DEHB’in tedavisi için kullanılan ilaçlar zeka geriliği ve kısırlık yapar. Bu tür düşünceler bilimsel desteği olmayan görüşlerdir. Bu ilaçların çocukları genel olarak yavaşlattığına ilişkin araştırma bulguları olmakla birlikte zeka geriliği ya da kısırlık olması mümkün değildir.
Uyarıcı ilaçlar almanın DEHB’li çocuklarda kalıcı herhangi bir davranışsal ya da eğitimsel yarar sağladığını hiç bir araştırma göstermemiştir. Araştırmalar uyarıcı ilaçlarla yapılan tedaviden DEHB’li çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin fayda sağladığını göstermiştir.
Öğretmenler yeterince çaba gösterirlerse uyarıcı ilaçlardan daha etkili sonuçlar alınabilir. Çok modelli araştırmalar bu düşüncenin yanlış olduğunu göstermektedir.
Çocuklarda ya da yetişkinlerde DEHB’i teşhis etmek mümkün değildir. Bilim adamları henüz DEHB’in teşhisine yönelik tek bir test geliştirememiş olmasına rağmen, açık seçik tanılayıcı kriterler geliştirilmiştir.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]