Blog

Sır Psikoloji

Blog

Dijital-Minimalizm-ve-Psikolojik-Iyi-Olus-1200x800.jpg

6 Eylül 2024 Sır Psikoloji

Teknoloji, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Akıllı telefonlarımız, sosyal medya platformları, sürekli bildirimler… Bütün bunlar, modern yaşamın kolaylıkları olarak görülse de, psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyen birer faktör haline gelebiliyor. İşte tam da bu noktada, dijital minimalizm kavramı, psikolojik iyi oluşumuzu yeniden kazanmamız için bir umut ışığı sunuyor.

Dijital Minimalizm Nedir?

Dijital minimalizm, basitçe, teknolojinin hayatımızdaki yerini yeniden değerlendirmek ve bilinçli seçimler yapmak anlamına gelir. Amacı, teknolojinin bize hizmet etmesini sağlarken, aynı zamanda psikolojik sağlığımızı koruyabilmektir. Dijital minimalizm, teknolojiyi tamamen reddetmek değil, aksine, teknolojiyi daha anlamlı ve amaçlı bir şekilde kullanabilmektir.

Minimalist yaklaşımın temelleri

  1. Bilinçli tüketim: Dijital minimalizm, teknolojinin sunduğu her şeyi düşünmeden tüketmek yerine, neyin gerçekten önemli olduğuna karar vererek seçimler yapmayı teşvik eder. Bu, gereksiz uygulamaları silmek, sosyal medya kullanımını sınırlamak veya bildirimleri kapatmak gibi basit adımları içerebilir.

  2. Dijital detoks: Arada sırada teknolojiden tamamen uzaklaşmak, zihnimizi yenilemek ve dikkatimizi yeniden odaklamak için harika bir yoldur. Dijital detoks, doğayla baş başa vakit geçirmek, sevdiklerimizle daha fazla zaman geçirmek veya hobilerimize odaklanmak gibi aktivitelerle desteklenebilir.

  3. Teknolojiyi amaçlı kullanma: Dijital minimalizm, teknolojiyi sadece zaman geçirmek için kullanmak yerine, belirli hedeflere ulaşmak için kullanmayı önerir. Örneğin, bir yabancı dil öğrenmek için bir uygulama kullanmak, sağlıklı yaşam için fitness uygulamalarından yararlanmak veya üretkenliği artırmak için proje yönetimi araçlarını kullanmak gibi.

  4. Dijital ortamlarda sınırlar belirleme: Sosyal medyada geçirdiğimiz süreyi sınırlamak, bildirimleri kontrol altına almak ve belirli saatlerde e-posta kontrolü yapmak gibi sınırlar belirlemek, dijital minimalizmin önemli bir parçasıdır.

Dijital Minimalizm ve Psikolojik İyi Oluş Arasındaki İlişki

Araştırmalar, aşırı teknoloji kullanımının stres, kaygı, depresyon, uyku sorunları ve hatta bağımlılık gibi birçok psikolojik soruna yol açabileceğini gösteriyor. Dijital minimalizm ise bu sorunlara karşı bir çözüm sunuyor. Teknoloji kullanımını azaltmak, dikkatimizi dağıtan unsurlardan kurtulmak, daha kaliteli uyku almak ve gerçek hayattaki ilişkilere odaklanmak gibi faydalarıyla psikolojik iyi oluşumuzu önemli ölçüde artırabilir.

Yoğun bilgi akışından kurtulmak

Sürekli olarak gelen e-postalar, sosyal medya bildirimleri ve haberler, zihnimizi yorar ve dikkatimizi dağıtır. Dijital minimalizm, bu bilgi bombardımanından kurtulmamızı ve zihnimizi daha önemli şeylere odaklamamızı sağlar. Böylece, daha sakin, daha odaklanmış ve daha mutlu bir yaşam sürebiliriz.

Daha derin ve anlamlı ilişkiler

Teknoloji, sosyal ilişkilerimizi kolaylaştırsa da, yüzeyselleşmesine de neden olabilir. Sürekli olarak telefonlarımıza bakarak sevdiklerimizle geçirdiğimiz zamanın kalitesini düşürebiliriz. Dijital minimalizm, teknolojiden uzaklaşarak gerçek hayattaki ilişkilerimize odaklanmamızı ve daha derin bağlar kurmamızı teşvik eder.

Kendini keşfetme ve kişisel gelişim

Teknoloji, zamanımızı ve enerjimizi çalarak kişisel gelişimimize engel olabilir. Dijital minimalizm, kendimize daha fazla zaman ayırmamızı, hobilerimize ve ilgi alanlarımıza yönelmemizi sağlayarak kişisel gelişimimize katkıda bulunur. Teknolojiden uzaklaşarak kendimizi daha iyi tanıyabilir, yeni beceriler edinebilir ve hayallerimizin peşinden gidebiliriz.

Dijital Minimalizme Nasıl Geçilir?

Dijital minimalizme geçiş, kademeli bir süreçtir ve herkes için farklı olabilir. İşte size dijital minimalizme başlamanız için birkaç ipucu:

  1. Dijital alışkanlıklarınızı gözden geçirin: Hangi uygulamaları ne kadar süreyle kullandığınızı takip edin. Size fayda sağlamayan veya zamanınızı boşa harcayan uygulamaları belirleyin.

  2. Sınırlar belirleyin: Sosyal medya kullanımınız için günlük veya haftalık sınırlar belirleyin. Belirli saatlerde e-posta kontrolü yapın ve bildirimleri kontrol altına alın.

  3. Dijital detoks yapın: Arada sırada teknolojiden tamamen uzaklaşarak zihninizi dinlendirin. Bu, hafta sonları telefonunuzu kapatmak, tatile çıkarken teknolojik cihazları yanınıza almamak veya belirli saatlerde “ekransız zaman” uygulamak gibi basit adımlarla yapılabilir.

  4. Alternatif aktiviteler bulun: Teknolojiden uzaklaştığınızda yapacak alternatif aktiviteler bulun. Kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, meditasyon yapmak, yeni bir hobi edinmek veya sevdiklerinizle daha fazla zaman geçirmek gibi.

  5. Kendinize karşı sabırlı olun: Dijital minimalizme geçiş, zaman ve çaba gerektirir. Kendinize karşı sabırlı olun ve pes etmeyin. Unutmayın, küçük adımlarla büyük değişiklikler yaratabilirsiniz.

Dijital Minimalizm Bilinçli Bir Yaşamın Anahtarı

Dijital çağda, teknolojinin hayatımızdaki yerini sorgulamak ve daha bilinçli seçimler yapmak büyük önem taşıyor. Dijital minimalizm, sadece bir trend değil, aynı zamanda daha sağlıklı, daha mutlu ve daha anlamlı bir yaşam sürmenin anahtarıdır.

Dijital minimalizm ve stres yönetimi

Sürekli bildirimler, sosyal medya baskısı ve yoğun bilgi akışı, modern yaşamın kaçınılmaz stres kaynaklarıdır. Dijital minimalizm, bu stres faktörlerini azaltarak daha sakin ve huzurlu bir yaşam sürmemize yardımcı olabilir.

Bilinçli telefon kullanımı

Akıllı telefonlar, hayatımızın merkezinde yer alıyor. Ancak, sürekli olarak telefonumuzu kontrol etmek, bildirimlere anında yanıt vermek ve sosyal medyada gezinmek, stres seviyemizi artırabilir. Dijital minimalizm, telefonumuzu bilinçli bir şekilde kullanmamızı, belirli zamanlarda telefonumuzu kapatmamızı veya “rahatsız etmeyin” modunu kullanmamızı önerir. Böylece, stresten uzaklaşabilir ve daha huzurlu bir gün geçirebiliriz.

Dijital sınırlar belirleme

İş hayatında veya özel yaşamda belirli dijital sınırlar belirlemek, stres yönetimi için önemlidir. Örneğin, iş çıkışı e-postaları kontrol etmemeyi veya belirli saatlerde sosyal medyaya girmemeyi tercih edebilirsiniz. Bu sınırlar, zihninizi dinlendirmenize ve stresten uzaklaşmanıza yardımcı olacaktır.

Dikkat dağınıklığını azaltma

Dijital minimalizm, dikkatimizi dağıtan unsurları azaltarak daha odaklanmış bir yaşam sürmemizi sağlar. Bildirimleri kapatmak, gereksiz uygulamaları silmek ve sosyal medya kullanımını sınırlamak gibi basit adımlarla daha üretken olabilir ve stresi azaltabiliriz.

Dijital minimalizm ve uyku kalitesi

Teknoloji, uyku düzenimizi bozarak sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Özellikle yatmadan önce telefon veya tablet gibi ekranlara bakmak, uykuya dalmayı zorlaştırabilir ve uyku kalitemizi düşürebilir.

Mavi ışık ve uyku

Ekranlardan yayılan mavi ışık, uyku hormonu melatonin üretimini baskılayarak uykuya dalmayı zorlaştırır. Dijital minimalizm, yatmadan önce ekranlardan uzak durmayı ve kitap okumak, meditasyon yapmak veya rahatlatıcı müzik dinlemek gibi aktivitelere yönelmeyi teşvik eder.

Rahatlatıcı bir uyku ortamı

Yatak odanızı teknolojik cihazlardan arındırmak, uyku kalitenizi artırabilir. Telefonunuzu yatak odanızın dışında şarj etmek, televizyonu yatak odanızdan çıkarmak ve uyumadan önce loş ışık kullanmak, daha rahatlatıcı bir uyku ortamı yaratmanıza yardımcı olacaktır.

Uyku rutini oluşturma

Her gece aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmak, vücudunuzun doğal uyku-uyanıklık döngüsünü düzenlemeye yardımcı olur. Bu, daha kolay uykuya dalmanızı ve daha dinlenmiş uyanmanızı sağlar. Dijital minimalizm, uyku rutininizi oluşturmanıza ve sürdürmenize yardımcı olabilir. Örneğin, yatmadan önce telefonunuzu kapatmak yerine, kitap okumak veya rahatlatıcı müzik dinlemek gibi aktivitelerle uykuya hazırlanabilirsiniz.

Dijital minimalizm ve odaklanma yeteneği

Sürekli bildirimler, sosyal medya akışı ve diğer dikkat dağıtıcı unsurlar, odaklanma yeteneğimizi olumsuz etkileyebilir. Dijital minimalizm, bu dikkat dağıtıcı unsurları azaltarak daha odaklanmış bir yaşam sürmemize yardımcı olabilir.

Derin çalışma

Dijital minimalizm, “derin çalışma” adı verilen bir kavramı destekler. Derin çalışma, dikkat dağıtıcı unsurlardan uzaklaşarak belirli bir göreve tamamen odaklanmaktır. Bu, daha verimli çalışmamızı, daha yaratıcı olmamızı ve daha kaliteli işler ortaya koymamızı sağlar. Dijital minimalizm, derin çalışma için uygun bir ortam yaratmamıza yardımcı olabilir.

Tek görevlilikten uzaklaşma

Birçok insan aynı anda birden fazla işi yapmaya çalışır. Ancak, araştırmalar tek görevliliğin daha verimli olduğunu gösteriyor. Dijital minimalizm, tek görevliliği teşvik ederek daha odaklanmış ve üretken olmamızı sağlar.

Zihinsel dinlenme

Sürekli olarak bilgi bombardımanına maruz kalmak, zihnimizi yorar ve odaklanma yeteneğimizi azaltır. Dijital minimalizm, zihinsel dinlenme için fırsatlar yaratarak daha odaklanmış bir yaşam sürmemize yardımcı olur. Örneğin, doğada vakit geçirmek, meditasyon yapmak veya sadece hiçbir şey yapmadan oturmak, zihnimizi dinlendirmemize ve odaklanma yeteneğimizi artırmamıza yardımcı olabilir.

Ayrıca okuyun: Psikoloğa Ne Zaman Gitmeliyim?


Teknolojinin-Stres-ve-Kaygi-Duzeylerine-Etkisi-1200x800.jpg

5 Eylül 2024 Sır Psikoloji

Dijitalleşen çağımızda, teknolojinin yaşamımıza dokunmadığı alan neredeyse yok denecek kadar az. Akıllı telefonlardan sosyal medyaya, sanal gerçeklikten yapay zekaya kadar her adımda teknolojiyle iç içeyiz. Peki, bu durum zihinsel sağlığımızı nasıl etkiliyor? Teknolojinin stres ve kaygı seviyelerimiz üzerindeki etkisi, günümüzde sıkça tartışılan ve giderek önem kazanan bir konu haline geldi.

Teknoloji ve Stres Arasındaki Karmaşık İlişki

Teknoloji, hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da yeni stres kaynakları yaratabiliyor. Özellikle sürekli çevrimiçi olma baskısı, bildirimlerle bölünen dikkatimiz, sosyal medya platformlarındaki kusursuz hayat illüzyonu ve karşılaştırma tuzağı, stres seviyelerimizi yükseltebiliyor.

Sürekli Bağlantıda Olma Baskısı ve Bilgi Aşırı Yükü

Akıllı telefonlarımız sayesinde 7/24 ulaşılabilir olmak, bir yandan iş ve sosyal hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan da stres ve kaygıya neden olabilir. Sürekli gelen e-postalar, mesajlar ve bildirimler, zihnimizi sürekli meşgul ederek dinlenmemizi engelleyebilir. Ayrıca, sürekli olarak bilgi bombardımanına maruz kalmak, zihnimizi yorabilir ve odaklanma sorunlarına yol açabilir. Araştırmalar, yoğun bilgi akışının karar verme sürecini zorlaştırdığını ve stres seviyelerini artırdığını gösteriyor. Bu durumu yönetmek için belirli saatlerde bildirimleri kapatmak, telefonla ara vermek ve dijital detoks yapmak faydalı olabilir.

Sosyal medya ve kendini başkalarıyla karşılaştırma

Sosyal medya platformları, başkalarının hayatlarının en iyi anlarını sergiledikleri bir vitrin gibi olabilir. Kendi hayatımızı bu “kusursuz” hayatlarla kıyasladığımızda, yetersizlik hissi ve özgüven eksikliği yaşayabiliriz. Özellikle gençler arasında yaygın olan bu durum, kaygı bozukluklarına ve depresyona zemin hazırlayabilir. Sosyal medyada paylaşılanların genellikle gerçek hayatın filtrelenmiş bir yansıması olduğunu hatırlamak önemlidir. Kendi değerimizi başkalarının sanal dünyadaki başarılarına göre değil, gerçek hayattaki güçlü yönlerimize ve başarılarımıza göre belirlemeliyiz.

Siber zorbalık ve internet trolleri

Maalesef, internetin anonim ortamı bazı kişilere başkalarını rahatsız etmek için bir fırsat sunabiliyor. Siber zorbalık, özellikle ergenlik dönemindeki gençler için ciddi bir stres kaynağı olabilir. İnternet trolleri de, saldırgan yorumları ve hakaretleriyle insanları hedef alarak kaygı ve depresyona yol açabilir. Bu tür durumlarla karşılaştığımızda, sessiz kalmak yerine destek almak önemlidir. Zorbalığı bildirmek, trolleri engellemek ve güvendiğimiz kişilerle konuşmak, bu tür olumsuz deneyimlerin yarattığı stresi azaltmaya yardımcı olabilir.

Teknoloji Bağımlılığı ve Uyku Sorunları

Akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelirken, bu cihazlara bağımlı hale gelmek de olası bir risk. Teknoloji bağımlılığı, uyku düzenimizi bozarak hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Özellikle yatmadan önce ekranlara bakmak, uyku hormonu melatonin üretimini baskılayarak uykuya dalmayı zorlaştırabilir. Uykusuzluk ise stres, kaygı ve depresyon gibi zihinsel sağlık sorunlarına davetiye çıkarabilir. Teknoloji bağımlılığından kurtulmak için, ekran süresini sınırlamak, yatmadan önce elektronik cihazları kapatmak ve uyku rutinleri oluşturmak faydalı olabilir.

İş-Yaşam dengesi ve çalışma saatleri dışında ulaşılabilirlik

Teknoloji sayesinde iş yerinden ayrıldıktan sonra bile e-postaları kontrol etmek, projelerle ilgilenmek ve iş arkadaşlarıyla iletişim halinde olmak mümkün. Ancak, bu durum iş ve özel yaşam arasındaki sınırı belirsizleştirerek sürekli çalışma baskısı hissetmemize neden olabilir. Bu da stres seviyelerimizi yükselterek tükenmişlik sendromuna yol açabilir. İş-yaşam dengesini korumak için, çalışma saatleri dışında bildirimleri kapatmak, hobilere ve sosyal aktivitelere zaman ayırmak ve işyerinde sınırlar belirlemek önemlidir.

FOMO (Kaçırma Korkusu) sosyal medyada her şeye yetişme çabası

Sosyal medya, başkalarının hayatlarını takip etmemizi kolaylaştırdığı gibi, sürekli olarak bir şeyleri kaçırıyor olma korkusunu da beraberinde getirebilir. FOMO olarak adlandırılan bu durum, sürekli olarak sosyal medyada olup bitenleri takip etme ve hiçbir şeyi kaçırmama çabasıyla ortaya çıkar. Bu da stres ve kaygıya neden olabilir. FOMO ile başa çıkmak için, sosyal medya kullanımını sınırlamak, gerçek hayattaki sosyal ilişkileri güçlendirmek ve kendimize zaman ayırmak faydalı olabilir.

Teknoloji kaygıyı azaltmak için de kullanılabilir

Teknolojinin stres ve kaygıya neden olabileceği gibi, bu sorunlarla başa çıkmak için de kullanılabileceğini unutmamak önemlidir. Meditasyon uygulamaları, online terapi platformları, stres yönetimi programları ve rahatlatıcı müzikler sunan uygulamalar, teknolojinin olumlu yönlerini kullanarak zihinsel sağlığımızı desteklememize yardımcı olabilir.

Meditasyon ve Rahatlama Uygulamaları

Stres ve kaygıyla başa çıkmanın etkili yollarından biri meditasyon yapmaktır. Meditasyon uygulamaları, rehberli meditasyonlar ve rahatlatıcı müzikler sunarak zihnimizi sakinleştirmemize ve stresi azaltmamıza yardımcı olabilir. Günlük hayatta kısa meditasyon molaları vermek, zihinsel sağlığımızı korumak için önemli bir adımdır.

Online terapi platformları

Teknoloji sayesinde, terapi almak için artık fiziksel olarak bir terapiste gitmek zorunda değiliz. Online terapi platformları, evimizden çıkmadan uzman terapistlerle görüşme imkanı sunarak zihinsel sağlık sorunlarımızla başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Özellikle pandemi döneminde yaygınlaşan bu yöntem, terapiye erişimi kolaylaştırarak daha fazla kişinin destek almasını sağlamıştır.

Stres yönetimi programları

Teknoloji, stres yönetimi konusunda da bize destek olabilir. Stres yönetimi programları, stresle başa çıkma teknikleri, rahatlama egzersizleri ve sağlıklı yaşam önerileri sunarak stresi azaltmamıza yardımcı olabilir. Bu programlar genellikle kişiselleştirilmiş planlar sunarak bireysel ihtiyaçlarımıza uygun çözümler sunar.

Teknolojiyi Bilinçli Kullanmanın Yolları

Teknolojiyi bilinçli kullanmak, zihinsel sağlığımızı korumak için önemli bir adımdır. İşte teknolojiyi daha sağlıklı bir şekilde kullanmamıza yardımcı olacak bazı öneriler:

  • Ekran süresini sınırlamak: Günde kaç saat ekran karşısında olduğumuzu takip etmek ve bu süreyi sınırlamak önemlidir. Özellikle yatmadan önce ekranlardan uzak durmak, uyku düzenimizi korumamıza yardımcı olabilir.
  • Dijital detoks yapmak: Belirli aralıklarla telefonumuzu kapatıp, bilgisayardan uzaklaşarak dijital detoks yapmak, zihnimizi dinlendirmemize ve stresi azaltmamıza yardımcı olabilir.
  • Sosyal medya kullanımını azaltmak: Sosyal medyada geçirdiğimiz zamanı azaltmak ve gerçek hayattaki sosyal ilişkilerimize daha fazla odaklanmak, kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçınmamıza ve daha mutlu hissetmemize yardımcı olabilir.
  • Bildirimleri kapatmak: Sürekli gelen bildirimler dikkatimizi dağıtabilir ve strese neden olabilir. Gereksiz bildirimleri kapatarak daha sakin bir dijital deneyim yaşayabiliriz.
  • Çevrimiçi olma baskısını azaltmak: Her zaman ulaşılabilir olmak zorunda olmadığımızı hatırlamak önemlidir. İşimiz dışında telefonumuzu ve bilgisayarı kapatarak kendimize zaman ayırabiliriz.
  • Teknolojiyi olumlu yönleriyle kullanmak: Meditasyon uygulamaları, online terapi platformları ve stres yönetimi programları gibi teknolojinin olumlu yönlerini kullanarak zihinsel sağlığımızı destekleyebiliriz.

Teknolojinin Olumlu Etkileri

Teknolojinin stres ve kaygıya neden olabileceği gibi, hayatımızı kolaylaştıran ve iyileştiren birçok olumlu etkisi de vardır. İşte teknolojinin zihinsel sağlığımıza katkıları:

  • Bilgiye erişim: İnternet sayesinde istediğimiz bilgiye kolayca ulaşabilir, kendimizi geliştirebilir ve yeni şeyler öğrenebiliriz. Bu da özgüvenimizi artırarak stresi azaltabilir.
  • Sosyal bağlantılar: Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları sayesinde sevdiklerimizle iletişim halinde kalabilir, destek alabilir ve yalnızlık hissini azaltabiliriz.
  • Uzaktan çalışma ve eğitim: Teknoloji sayesinde evden çalışabilir, online eğitim alabilir ve zamanımızı daha verimli kullanabiliriz. Bu da iş-yaşam dengesini sağlamamıza yardımcı olabilir.
  • Sağlık uygulamaları: Adım sayarlar, uyku takip cihazları ve sağlıklı yaşam uygulamaları, sağlığımızı takip etmemize ve daha sağlıklı alışkanlıklar edinmemize yardımcı olabilir.
  • Eğlence ve rahatlama: Müzik dinlemek, film izlemek, oyun oynamak gibi aktiviteler için teknolojiyi kullanarak stresten uzaklaşabilir ve rahatlayabiliriz.

Ayrıca okuyun:  Seçim Paradoksu Nedir?


Internet-Bagimliligi-ve-Sosyal-Izolasyon.jpeg

3 Eylül 2024 Sır Psikoloji

Çağımızın en büyük değişimlerinden biri, hiç şüphesiz internetin hayatımıza girişi oldu. Bu değişim beraberinde pek çok yeniliği getirirken, bazı sorunları da beraberinde getirdi. İnternet bağımlılığı, son yıllarda giderek artan ve toplum sağlığını tehdit eden önemli bir sorun haline geldi. İnternetin sunduğu sınırsız bilgiye erişim, eğlence, sosyal etkileşim gibi olanaklar, bazı bireyler için kontrol edilemez bir çekim merkezi haline gelebiliyor.

İnternet Bağımlılığı Nedir?

İnternet bağımlılığı, bireyin interneti normal ve sağlıklı sınırlarda kullanamaması durumunu ifade eder. İnternet kullanımının günlük yaşamı, iş hayatını, sosyal ilişkileri ve genel sağlık durumunu olumsuz etkileyecek şekilde artması ve bireyin bu durumu kontrol edememesi, internet bağımlılığının temel belirtilerindendir. İnternet bağımlıları, interneti kullanmadıkları zamanlarda yoksunluk belirtileri gösterebilir, gerçek hayattaki sorumluluklarını ihmal edebilir ve internete daha fazla zaman ayırmak için çeşitli bahaneler üretebilirler.

İnternet Bağımlılığı Belirtileri

İnternet bağımlılığının belirtileri, kişinin internet kullanım alışkanlıkları, psikolojik durumu ve sosyal etkileşimleri üzerinde kendini gösterir. Aşağıda, internet bağımlılığının en yaygın belirtilerinden bazıları sıralanmıştır:

  • Kontrol kaybı: İnternet bağımlıları, interneti ne kadar süreyle kullanacaklarını kontrol edemezler. Belirledikleri sürelerin çok üzerine çıkarak saatlerce internet başında vakit geçirebilirler.
  • Yoksunluk: İnternete erişimleri kısıtlandığında veya engellendiğinde huzursuzluk, sinirlilik, anksiyete gibi yoksunluk belirtileri yaşayabilirler.
  • İhmalkarlık: İş, okul, aile ve sosyal sorumlulukları ihmal ederek internet kullanımına öncelik verebilirler.
  • Yalan söyleme: İnternet kullanım sürelerini gizlemek veya bahane üretmek için yalan söyleyebilirler.
  • Sosyal izolasyon: Gerçek hayattaki sosyal ilişkilerini ihmal ederek sanal ortamlara yönelebilirler.
  • Fiziksel sorunlar: Düzensiz uyku, göz yorgunluğu, baş ağrısı, sırt ağrısı gibi fiziksel sorunlar yaşayabilirler.
  • Psikolojik sorunlar: Depresyon, anksiyete, sosyal fobi gibi psikolojik sorunlar geliştirebilirler.

İnternet Bağımlılığı Nedenleri

İnternet bağımlılığının nedenleri, bireysel, sosyal ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşiminden kaynaklanabilir. Bu nedenlerden bazıları şunlardır:

  • Psikolojik faktörler: Düşük benlik saygısı, sosyal anksiyete, depresyon, yalnızlık gibi psikolojik sorunlar yaşayan bireyler, internette kaçış yolu arayabilirler. Sanal ortamlarda daha rahat hissederek gerçek hayattaki sorunlarından uzaklaşmaya çalışabilirler.
  • Sosyal faktörler: Aile içi iletişim sorunları, arkadaşlık ilişkilerindeki zorluklar, sosyal çevreden dışlanma gibi sosyal faktörler, bireyleri internete yöneltebilir. İnternette kabul görme, takdir edilme ve ait olma ihtiyaçlarını karşılamaya çalışabilirler.
  • Çevresel faktörler: Kolay internet erişimi, teknolojik gelişmeler, internetin sunduğu sınırsız olanaklar, internet bağımlılığını tetikleyebilir. Bireyler, internetin cazibesine kapılarak gerçek hayattaki sorumluluklarından uzaklaşabilirler.
  • Genetik yatkınlık: Bazı araştırmalar, genetik yatkınlığın da internet bağımlılığı riskini artırabileceğini göstermektedir. Ancak bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

İnternet Bağımlılığı Tedavisi

İnternet bağımlılığı, erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabilen bir sorundur. Tedavi süreci, bireysel ihtiyaçlara ve bağımlılığın şiddetine göre farklılık gösterebilir. İşte internet bağımlılığının tedavisinde kullanılan bazı yöntemler:

  • Bireysel terapi: Bilişsel davranışçı terapi (BDT), internet bağımlılığı tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. BDT, bireyin internet kullanım alışkanlıklarını değiştirmeye, düşünce kalıplarını yeniden yapılandırmaya ve başa çıkma becerilerini geliştirmeye odaklanır.
  • Grup terapisi: İnternet bağımlıları için destek grupları, deneyimlerini paylaşabilecekleri ve birbirlerine destek olabilecekleri güvenli bir ortam sağlar. Grup terapisi, bireylerin yalnız olmadıklarını hissetmelerine ve sorunlarıyla başa çıkma konusunda motive olmalarına yardımcı olabilir.
  • Aile terapisi: Aile terapisi, aile üyelerinin internet bağımlılığı konusunda bilinçlenmelerini ve bağımlı bireye destek olmalarını sağlar. Aile içi iletişimi güçlendirmeye, sorun çözme becerilerini geliştirmeye ve sağlıklı bir aile ortamı oluşturmaya odaklanır.
  • İlaç tedavisi: Bazı durumlarda, antidepresanlar veya anksiyete ilaçları gibi ilaçlar, internet bağımlılığına eşlik eden psikolojik sorunların tedavisinde kullanılabilir. Ancak ilaç tedavisi, mutlaka bir uzman kontrolünde ve diğer terapi yöntemleriyle birlikte uygulanmalıdır.

İnternet Bağımlılığından Korunma Yolları

İnternet bağımlılığından korunmak için alınabilecek bazı önlemler şunlardır:

  • İnternet kullanım süresini sınırlandırmak: İnternette geçirilen zamanı belirli bir süreyle sınırlamak ve bu süreyi aşmamak önemlidir.
  • Alternatif aktiviteler bulmak: Spor yapmak, kitap okumak, sosyal etkinliklere katılmak gibi internet dışı aktivitelere zaman ayırmak, internet kullanımını dengelemeye yardımcı olabilir.
  • İnterneti bilinçli kullanmak: İnternette geçirilen zamanı verimli bir şekilde değerlendirmek ve sadece gerekli olan sitelere girmek önemlidir.
  • Sosyal ilişkileri güçlendirmek: Aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, sosyal bağları güçlendirerek internet bağımlılığı riskini azaltabilir.
  • Profesyonel yardım almak: İnternet kullanımını kontrol etmekte zorluk yaşayan bireyler, bir uzmandan yardım alarak internet bağımlılığından korunabilirler.

Sosyal İzolasyon

İnternet bağımlılığı gibi günümüzün önemli sorunlarından biri de sosyal izolasyondur. İnternet bağımlılığıyla yakından ilişkili olan sosyal izolasyon, bireyin sosyal çevresiyle etkileşimini azaltarak yalnızlaşması ve içe kapanması durumudur. İnternetin sunduğu sanal dünya, bazı bireyler için gerçek hayattaki sosyal ilişkilerin yerini alabilir. Bu durum, sosyal izolasyon riskini artırarak bireylerin psikolojik ve fiziksel sağlıklarını olumsuz etkileyebilir.

Sosyal İzolasyon Nedir?

Sosyal izolasyon, bireyin sosyal çevresiyle olan bağlarının zayıflaması veya tamamen kopması durumudur. İzole olan bireyler, diğer insanlarla etkileşimlerini azaltarak yalnız kalmayı tercih ederler. Sosyal izolasyon, fiziksel ve duygusal sağlığı olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur.

Sosyal İzolasyon Belirtileri

Sosyal izolasyonun belirtileri, kişinin sosyal etkileşimleri, duygusal durumu ve genel yaşam kalitesi üzerinde kendini gösterir. Aşağıda, sosyal izolasyonun en yaygın belirtilerinden bazıları sıralanmıştır:

  • Yalnızlık hissi: İzole olan bireyler, sürekli bir yalnızlık hissi yaşarlar. Kendilerini diğer insanlardan soyutlanmış ve anlaşılmamış hissederler.
  • Sosyal etkileşimden kaçınma: İzole olan bireyler, sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınırlar. Davet edilseler bile bahane üreterek veya reddederek sosyal etkileşimden uzak dururlar.
  • İçe kapanma: İzole olan bireyler, içe kapanarak duygularını ve düşüncelerini paylaşmaktan kaçınırlar. Kendilerini ifade etmekte zorlanırlar ve başkalarından yardım istemekten çekinirler.
  • Duygusal bozukluklar: İzole olan bireyler, depresyon, anksiyete, düşük benlik saygısı gibi duygusal sorunlar yaşayabilirler. Kendilerini değersiz, yetersiz ve sevilmeyen hissederek mutsuzluk ve umutsuzluk duygularına kapılabilirler.
  • Fiziksel sağlık sorunları: Sosyal izolasyon, bağışıklık sistemini zayıflatarak enfeksiyonlara karşı direnci azaltabilir. Ayrıca, düzensiz uyku, iştahsızlık, kilo kaybı veya kilo alımı gibi fiziksel sağlık sorunlarına yol açabilir.
  • Uyku bozuklukları: İzolasyon, uyku düzenini bozarak uykusuzluk veya aşırı uyku hali gibi sorunlara neden olabilir. Bu durum, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir.
  • Konsantrasyon güçlüğü: İzole olan bireyler, odaklanma ve konsantrasyon güçlüğü yaşayabilirler. Bu durum, iş veya okul hayatında başarısızlığa yol açabilir.
  • Madde kullanımı: Bazı durumlarda, izole olan bireyler, yalnızlık ve diğer olumsuz duygularla başa çıkmak için alkol veya uyuşturucu gibi maddelere yönelebilirler.

Ayrıca okuyun: Sarıldığımızda Vücudumuzda Neler Olur?


Teknoloji-Kullaniminin-Uyku-Duzeni-Uzerindeki-Etkileri-1200x801.jpg

1 Eylül 2024 Sır Psikoloji

Uyku, bedenimizin ve zihnimizin dinlenip yenilendiği, hayati önem taşıyan bir süreçtir. Ancak modern yaşamın getirdiği teknolojik gelişmeler, uyku düzenimizi önemli ölçüde etkilemektedir. Cep telefonları, tabletler, bilgisayarlar ve televizyonlar gibi elektronik cihazların yaygınlaşması, uykuya dalmayı zorlaştırabilir, uyku süresini kısaltabilir ve uyku kalitesini düşürebilir. Bu durum, fiziksel ve zihinsel sağlığımızı olumsuz yönde etkileyerek yaşam kalitemizi düşürebilir.

Teknolojinin Uykuya Dalmayı Zorlaştırması

Mavi ışığın uyku hormonu üzerindeki etkisi

Elektronik cihazların yaydığı mavi ışık, uyku hormonu olarak bilinen melatonin seviyesini baskılayarak uykuya dalmayı zorlaştırabilir. Melatonin, vücudumuzun doğal uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen bir hormondur. Güneş battığında melatonin seviyesi yükselir ve vücudumuz uykuya hazırlanır. Ancak mavi ışık, melatonin salgılanmasını engelleyerek vücudumuzu uykuya hazırlamaz. Bu durum, uykuya dalma süresini uzatabilir ve uyku kalitesini düşürebilir.

Uyumadan önce elektronik cihaz kullanımının olumsuz etkileri

Uyumadan önce elektronik cihaz kullanmak, zihnimizi uyararak uykuya dalmayı zorlaştırabilir. Sosyal medya platformlarında gezinmek, e-postaları kontrol etmek veya oyun oynamak gibi aktiviteler, zihnimizi meşgul ederek uykuya odaklanmamızı engelleyebilir. Bu durum, uykuya dalma süresini uzatabilir ve uyku kalitesini düşürebilir.

Gece boyunca elektronik cihazların uyarıcı etkisi

Gece boyunca elektronik cihazların açık olması veya bildirimlerinin gelmesi, uykumuzu bölerek uyku kalitemizi düşürebilir. Özellikle uyku sırasında gelen bildirimler, uyanmamıza veya uyku döngümüzün bozulmasına neden olabilir. Bu durum, ertesi gün yorgun, bitkin ve odaklanma güçlüğü çekmemize yol açabilir.

Teknoloji bağımlılığının uyku düzeni üzerindeki etkileri

Teknoloji bağımlılığı, uyku düzenimizi olumsuz yönde etkileyebilecek önemli bir faktördür. Teknoloji bağımlısı bireyler, elektronik cihazları kullanmadan duramayabilir ve uyku saatlerini bu cihazlara ayırabilirler. Bu durum, uyku süresini kısaltabilir, uykuya dalmayı zorlaştırabilir ve uyku kalitesini düşürebilir. Ayrıca, teknoloji bağımlılığı, uyku sırasında bile elektronik cihazları kontrol etme isteği uyandırarak uykumuzu bölmemize neden olabilir.

Teknolojinin Uyku Süresini Kısaltması

Elektronik cihazların zaman algımızı bozması

Elektronik cihazlarla geçirdiğimiz zaman, farkında olmadan uyuduğumuz süreyi kısaltabilir. Elektronik cihazların sürükleyici dünyası, zamanın nasıl geçtiğini fark etmemizi engelleyebilir. Bu durum, uykuya ayırdığımız sürenin azalmasına ve uyku süremizin kısalmasına yol açabilir.

Uyku öncesi elektronik cihaz kullanımının uyku süresini kısaltması

Uyumadan önce elektronik cihaz kullanmak, uykuya dalma süresini uzattığı gibi uyku süremizi de kısaltabilir. Elektronik cihazların yaydığı mavi ışık ve zihnimizi uyaran içerikler, uykuya dalmamızı geciktirebilir ve uyku süremizin kısalmasına neden olabilir.

Gece boyunca elektronik cihazların uykuyu bölmesi

Gece boyunca elektronik cihazların açık olması veya bildirimlerinin gelmesi, uykumuzu bölerek uyku süremizi kısaltabilir. Uykumuz bölündüğünde, uyku döngümüz bozulabilir ve uyku süremiz kısalabilir. Bu durum, ertesi gün yorgun, bitkin ve odaklanma güçlüğü çekmemize yol açabilir.

Teknolojinin Uyku Kalitesini Düşürmesi

Uyku döngülerini bozması

Elektronik cihazların yaydığı mavi ışık, uyku hormonu olan melatonin seviyesini baskılayarak uyku döngülerimizi bozabilir. Melatonin seviyesinin düşmesi, uykuya dalmayı zorlaştırabilir, uyku süresini kısaltabilir ve uyku kalitesini düşürebilir. Uyku döngülerimizin bozulması, derin uyku süresinin azalmasına ve uyku kalitemizin düşmesine neden olabilir.

Derin uyku süresini azaltması

Derin uyku, bedenimizin ve zihnimizin dinlenip yenilendiği en önemli uyku evresidir. Elektronik cihazların yaydığı mavi ışık ve uyaranlar, derin uyku süresini azaltarak uyku kalitesini düşürebilir. Derin uyku süresinin azalması, ertesi gün yorgun, bitkin ve odaklanma güçlüğü çekmemize yol açabilir.

Uyku sırasında beyin aktivitesini artırması

Elektronik cihazların kullanımı, uyku sırasında bile beyin aktivitesini artırarak uyku kalitesini düşürebilir. Özellikle uyku sırasında gelen bildirimler veya elektronik cihazların açık olması, beynimizin tam olarak dinlenmesini engelleyebilir. Bu durum, uyku kalitemizin düşmesine ve ertesi gün yorgun, bitkin ve odaklanma güçlüğü çekmemize yol açabilir.

Teknoloji kullanımı ve uyku düzeni arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar

Teknoloji kullanımı ve uyku düzeni arasındaki ilişkiyi inceleyen birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar, elektronik cihazların yaydığı mavi ışığın uyku hormonu olan melatonin seviyesini baskıladığını ve uykuya dalmayı zorlaştırdığını göstermektedir. Ayrıca, uyumadan önce elektronik cihaz kullanmanın uyku süresini kısalttığı ve uyku kalitesini düşürdüğü de tespit edilmiştir.

Bir araştırmada, uyumadan önce elektronik cihaz kullanan katılımcıların, kullanmayanlara göre daha uzun sürede uykuya daldığı ve daha az derin uyku uyuduğu gözlemlenmiştir. Başka bir araştırmada ise, gece boyunca elektronik cihazların açık olması veya bildirimlerinin gelmesinin uykuyu böldüğü ve uyku kalitesini düşürdüğü tespit edilmiştir.

Teknoloji Kullanımının Uyku Düzeni Üzerindeki Olumsuz Etkilerinden Korunma Yolları

Teknolojinin uyku düzenimiz üzerindeki olumsuz etkilerinden korunmak için bazı önlemler alabiliriz:

  • Uyumadan önce elektronik cihaz kullanımını sınırlamak: Uyumadan en az bir saat önce elektronik cihaz kullanımını bırakmak, uykuya dalmayı kolaylaştırabilir ve uyku kalitesini artırabilir.
  • Mavi ışık filtresi kullanmak: Elektronik cihazlarda mavi ışık filtresi kullanmak, melatonin seviyesini korumaya yardımcı olabilir.
  • Gece modu kullanmak: Elektronik cihazlarda gece modu kullanmak, ekran parlaklığını azaltarak göz yorgunluğunu önleyebilir ve uykuyu kolaylaştırabilir.
  • Yatak odasında elektronik cihaz bulundurmamak: Yatak odasında elektronik cihaz bulundurmamak, uykuya odaklanmayı kolaylaştırabilir ve uyku kalitesini artırabilir.
  • Uyku saatlerinde elektronik cihazları sessize almak veya kapatmak: Uyku saatlerinde elektronik cihazları sessize almak veya kapatmak, uykunun bölünmesini önleyebilir.

Ayrıca okuyun: Online Terapi-Online psikolog En İyi Şekilde Nasıl Yararlanılır?


Dijital-Cagda-Mahremiyet-ve-Psikolojik-Guvenlik-1200x675.jpg

31 Ağustos 2024 Sır Psikoloji

Dijital çağ, yaşamımızı kökten dönüştürmeye devam ederken, beraberinde getirdiği sayısız fırsat ve kolaylığın yanında, mahremiyet ve psikolojik güvenlik gibi önemli kavramları da sorgulatıyor. İnternetin yaygınlaşması, sosyal medyanın gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi, akıllı cihazların kullanımının artması ve bulut teknolojilerinin yükselişi, kişisel verilerimizin korunması ve psikolojik sağlığımızın güvenliği konusunda yeni zorluklar ortaya çıkarıyor.

Dijital Mahremiyet Sanal Dünyada Kişisel Alan

Dijital mahremiyet, kişisel bilgilerimizin, iletişimlerimizin ve çevrimiçi etkinliklerimizin gizliliği ve kontrolünü ifade eder. İnternette dolaşırken, sosyal medyayı kullanırken, alışveriş yaparken, hatta sağlık hizmetleri alırken bile kişisel verilerimiz çeşitli platformlar ve kurumlar tarafından toplanır, işlenir ve saklanır. Bu verilerin kötü niyetli kişilerin eline geçmesi veya yetkisiz erişime maruz kalması durumunda, kimlik hırsızlığı, finansal dolandırıcılık, itibar zedeleme, ayrımcılık ve taciz gibi ciddi sonuçlarla karşılaşabiliriz.

Dijital mahremiyetin ihlali, sadece maddi kayıplarla sınırlı kalmaz, aynı zamanda psikolojik sağlığımızı da derinden etkiler. Özel hayatımızın gözler önüne serilmesi, kişisel bilgilerimizin başkaları tarafından bilinmesi, kontrolümüzün dışında kullanılması ve kötüye kullanılması, utanç, kaygı, korku, öfke, güvensizlik ve depresyon gibi duygusal tepkilere yol açabilir. Kendimizi güvende ve güvende hissetme ihtiyacımız zedelenir ve psikolojik sağlığımız zarar görür.

Dijital mahremiyet riskleri ve tehditleri

Dijital mahremiyetimizi tehdit eden çeşitli riskler ve tehditler bulunmaktadır. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:

  • Veri ihlalleri: Şirketlerin veya kurumların veri tabanlarının hacklenmesi veya sızdırılması sonucu kişisel verilerimizin ele geçirilmesi.
  • Kötü amaçlı yazılımlar: Bilgisayarlarımıza veya akıllı cihazlarımıza bulaşan virüsler, casus yazılımlar veya fidye yazılımları aracılığıyla kişisel verilerimizin çalınması veya kilitlenmesi.
  • Kimlik avı: Sahte e-postalar, web siteleri veya mesajlar yoluyla kişisel bilgilerimizin veya finansal bilgilerimizin ele geçirilmeye çalışılması.
  • Sosyal mühendislik: İnsanların zaaflarından yararlanılarak kandırılmaya ve kişisel bilgilerinin paylaşılmaya zorlanmaları.
  • Takip teknolojileri: İnternet sitelerindeki çerezler, reklam izleyicileri veya sosyal medya platformlarındaki algoritmalar gibi teknolojilerle çevrimiçi etkinliklerimizin izlenmesi ve profillerimizin çıkarılması.
  • Devlet gözetimi: Güvenlik veya istihbarat amaçlı olarak devletler tarafından iletişimlerimizin veya çevrimiçi etkinliklerimizin izlenmesi.

Dijital mahremiyetinizi korumanın yolları

Dijital mahremiyetinizi korumak için alabileceğiniz bazı önlemler şunlardır:

  • Güçlü parolalar kullanın: Farklı platformlarda aynı parolayı kullanmaktan kaçının ve karmaşık, tahmin edilmesi zor parolalar tercih edin.
  • İki faktörlü kimlik doğrulama kullanın: Hesaplarınıza giriş yaparken sadece parola değil, aynı zamanda telefonunuza gönderilen kod veya biyometrik doğrulama gibi ek bir güvenlik katmanı kullanın.
  • Antivirüs ve güvenlik yazılımları kullanın: Bilgisayarlarınızı ve akıllı cihazlarınızı kötü amaçlı yazılımlardan korumak için güncel antivirüs ve güvenlik yazılımları kullanın.
  • Kimlik avı e-postalarına dikkat edin: Bilmediğiniz veya güvenmediğiniz kaynaklardan gelen e-postalardaki bağlantılara tıklamaktan veya ekleri açmaktan kaçının.
  • Sosyal medyada paylaştığınız bilgilere dikkat edin: Kişisel bilgilerinizi, adresinizi, telefon numaranızı veya finansal bilgilerinizi sosyal medyada paylaşmamaya özen gösterin.
  • Gizlilik ayarlarınızı kontrol edin: Kullandığınız sosyal medya platformlarının veya diğer çevrimiçi hizmetlerin gizlilik ayarlarını kontrol edin ve kişisel verilerinizin paylaşımını sınırlandırın.
  • VPN kullanın: Sanal özel ağ (VPN) kullanarak internet trafiğinizi şifreleyin ve çevrimiçi etkinliklerinizin izlenmesini zorlaştırın.

Psikolojik Güvenlik: Dijital Dünyada Ruh Sağlığı

Psikolojik güvenlik, bireyin kendisini güvende, değerli, kabul görmüş ve sevilmiş hissetme durumunu ifade eder. Dijital çağda, psikolojik güvenliğimiz çeşitli faktörler tarafından tehdit edilebilir. Sosyal medya platformlarındaki sürekli karşılaştırma, siber zorbalık, çevrimiçi taciz, nefret söylemi, dezenformasyon, komplo teorileri ve bağımlılık yaratan teknolojiler, psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir.

Sosyal medya platformlarında kendimizi başkalarıyla kıyaslamak, yetersizlik, özgüven eksikliği, kıskançlık, öfke, kaygı ve depresyon gibi duygusal sorunlara yol açabilir. Siber zorbalık, çevrimiçi taciz veya nefret söylemi mağduru olmak, kişinin kendisini değersiz, dışlanmış, yalnız ve çaresiz hissetmesine neden olabilir. Dezenformasyon ve komplo teorileri, dünyaya dair güvenimizi sarsabilir ve kaygı düzeyimizi artırabilir. Bağımlılık yaratan teknolojiler, zamanımızı çalabilir, gerçek hayattaki ilişkilerimizi zayıflatabilir ve psikolojik sağlığımızı bozabilir.

Psikolojik güvenliğinizi korumanın yolları

Psikolojik güvenliğinizi korumak için alabileceğiniz bazı önlemler şunlardır:

  • Sosyal medya kullanımınızı sınırlandırın: Sosyal medya platformlarında geçirdiğiniz zamanı azaltın ve gerçek hayattaki ilişkilerinize odaklanın.
  • Kendinizi başkalarıyla kıyaslamaktan kaçının: Herkesin hayatının farklı olduğunu ve sosyal medyada paylaşılanların genellikle gerçek hayatın idealize edilmiş bir yansıması olduğunu unutmayın.
  • Olumsuz içeriklerden uzak durun: Sizi rahatsız eden, kaygılandıran veya öfkelendiren içerikleri takip etmekten veya paylaşmaktan kaçının.
  • Siber zorbalık veya tacize maruz kalırsanız destek alın: Siber zorbalık veya tacize uğradığınızda durumu aile bireylerinizle, arkadaşlarınızla, öğretmenlerinizle veya güvendiğiniz yetişkinlerle paylaşın.
  • Dezenformasyona karşı tetikte olun: Güvenilir kaynaklardan bilgi almaya özen gösterin ve komplo teorilerine inanmadan önce eleştirel düşünme becerilerinizi kullanın.
  • Teknoloji bağımlılığına dikkat edin: Teknoloji kullanımınızı kontrol altında tutun ve gerçek hayattaki aktivitelere zaman ayırın.
  • Gerekirse profesyonel yardım alın: Psikolojik sorunlarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin.

Dijital Mahremiyet ve Psikolojik Güvenlik Arasındaki İlişki

Dijital mahremiyet ve psikolojik güvenlik birbirini etkileyen ve destekleyen iki kavramdır. Dijital mahremiyetimizin ihlali, psikolojik güvenliğimizi sarsabilirken, psikolojik güvenliğimizin zayıflaması da dijital mahremiyetimizi riske atabilir. Örneğin, kişisel verilerimizin kötü niyetli kişilerin eline geçmesi, kendimizi güvende hissetmemizi engelleyebilir ve psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Aynı şekilde, psikolojik olarak kırılgan olduğumuzda, dijital mahremiyetimizi koruma konusunda daha dikkatsiz davranabilir ve riskli paylaşımlarda bulunabiliriz.

Dijital mahremiyet ve psikolojik güvenlik arasındaki bu ilişkiyi daha iyi anlamak için, her iki kavramın da farklı boyutlarını incelemek gerekir. Dijital mahremiyet, sadece kişisel verilerimizin korunmasıyla sınırlı değildir. Aynı zamanda çevrimiçi kimliğimizin kontrolünü, özel hayatımızın gizliliğini ve dijital ayak izimizin yönetimini de içerir. Psikolojik güvenlik ise sadece kendimizi güvende hissetmekle kalmaz, aynı zamanda kendimize değer verme, kabul görme ve sevilme ihtiyaçlarımızı da karşılar.

Dijital Mahremiyet ve Psikolojik Güvenlik için Etik ve Hukuki Çerçeve

Dijital çağda mahremiyet ve psikolojik güvenliğin korunması, sadece bireysel çabalarla değil, aynı zamanda etik ve hukuki düzenlemelerle de desteklenmelidir. Şirketlerin, kurumların ve devletlerin, kişisel verilerin korunması, siber zorbalığın önlenmesi, nefret söyleminin engellenmesi ve bağımlılık yaratan teknolojilerin düzenlenmesi konusunda sorumluluk alması gerekmektedir.

Avrupa Birliği’nin Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) gibi uluslararası düzenlemeler, kişisel verilerin korunması konusunda önemli bir adım atmıştır. Bu tüzük, bireylere kişisel verileri üzerinde daha fazla kontrol hakkı verirken, şirketleri de veri koruma konusunda daha sorumlu olmaya zorlamaktadır. Türkiye’de de 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ile kişisel verilerin korunması konusunda önemli düzenlemeler yapılmıştır.

Bununla birlikte, dijital çağda mahremiyet ve psikolojik güvenliğin korunması için etik bir çerçevenin oluşturulması da gerekmektedir. Şirketler, kullanıcıların mahremiyetine saygı göstermeli, kişisel verileri şeffaf bir şekilde işlemeli ve kullanıcıların verileri üzerinde kontrol sahibi olmalarını sağlamalıdır. Aynı şekilde, sosyal medya platformları, siber zorbalığı önlemek, nefret söylemini engellemek ve kullanıcıların psikolojik güvenliğini korumak için daha fazla çaba göstermelidir.

Dijital Mahremiyet ve Psikolojik Güvenlik Eğitimi

Dijital çağda mahremiyet ve psikolojik güvenliğin korunması için bireylerin bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi de büyük önem taşımaktadır. Özellikle çocuklar ve gençler, dijital dünyanın riskleri konusunda daha savunmasızdır ve bu nedenle özel bir korumaya ihtiyaç duyarlar. Okullarda, ailelerde ve toplumda dijital okuryazarlık eğitimi verilerek, bireylerin dijital mahremiyet ve psikolojik güvenlik konusunda farkındalıkları artırılabilir.

Dijital okuryazarlık eğitimi, sadece teknik bilgileri değil, aynı zamanda etik değerleri de içermelidir. Bireyler, dijital dünyada nasıl davranmaları gerektiği, kişisel verilerini nasıl koruyacakları, siber zorbalıkla nasıl başa çıkacakları ve bağımlılık yaratan teknolojileri nasıl kontrol altında tutacakları konusunda eğitilmelidir.

Ayrıca okuyun: Sigarayı Bırakmak İçin Hipnoterapi Nasıl Kullanılır?


Dijital-Bagimlilik-ve-Beyin-Uzerindeki-Etkileri-1200x677.jpg

24 Ağustos 2024 Sır Psikoloji

Dijital çağın getirdiği yeniliklerle hayatımızın her alanına nüfuz eden teknoloji, şüphesiz birçok kolaylık sağlıyor. Ancak bu kolaylıkların beraberinde getirdiği bir risk de var: dijital bağımlılık. Tıpkı madde bağımlılığı gibi, dijital dünyaya aşırı bağlılık da ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.

Dijital Bağımlılık Nedir?

Dijital bağımlılık, internet, sosyal medya, oyunlar ve çevrimiçi platformlara aşırı ve kontrol edilemez bir şekilde bağlı olma durumudur. Kişinin günlük hayatını, ilişkilerini, sorumluluklarını ve hatta sağlığını bile olumsuz yönde etkileyecek düzeyde dijital ortamlarda vakit geçirmesiyle kendini gösterir.

Dijital bağımlılığın belirtileri arasında şunlar sayılabilir:

  • Sürekli olarak dijital platformları kontrol etme ihtiyacı duyma hissi.
  • Dijital ortamlarda geçirilen sürenin giderek artması ve bu süreyi kısaltmak için mücadele etme.
  • İnternet bağlantısı olmadığında huzursuzluk ve kaygı yaşama.
  • Dijital ortamlardan uzaklaşmanın zor olması ve yoksunluk hissi çekme.
  • Okul, iş, aile hayatı gibi sorumlulukların aksatılması.
  • Sosyal ilişkilerde zayıflama ve izolasyon.
  • Uyku problemleri, yorgunluk ve bitkinlik hissi.
  • Fiziksel aktivitede azalma ve sağlı sorunları.

Dijital Bağımlılığın Beyin Üzerindeki Etkileri

Dijital bağımlılığın beyin üzerindeki etkileri, tıpkı madde bağımlılığında olduğu gibi, ödül ve karar verme mekanizmalarını bozarak davranışları etkiler.

Ödül sisteminin etkilenmesi

Dijital platformlar, beğeni, takipçi sayısı, oyun başarımları gibi anlık ödüller sunarak beynin ödül sistemi olan dopamin salınımını artırır. Bu durum, gerçek hayatta ödüllerden alınan zevkin azalmasına ve sürekli olarak dijital ortamlarda bu anlık dopamin artışını aramaya yol açar.

Hafıza ve dikkat sorunları

Dijital dünyanın sürekli uyarıcı yapısı, beynin bilgiyi işleme ve odaklanma yeteneğini olumsuz etkiler. Yoğun bildirimler, hızlıca akan içerikler ve sürekli dikkati dağıtan unsurlar sebebiyle hafıza ve öğrenme güçlüğü gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Kaygı ve depresyon

Dijital ortamlarda sunulan mükemmel hayatlar ve sürekli karşılaştırma hali, kişinin özgüvenini zedeleyebilir. Bu durum, kaygı bozukluğu ve depresyon gibi ruhsal sorunlara yol açabilir.

Beyin yapısında değişiklikler

Yapılan araştırmalar, dijital bağımlılığın beyin yapısında da fiziksel değişikliklere yol açtığını gösteriyor. Gri cevher maddesi hacminin azalması, karar verme ve dürtü kontrolünde rol oynayan prefrontal korteksin aktivitesinde düşüş gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Uyku düzeni bozulması

Akşam saatlerinde mavi ışığa maruz kalmak uyku hormonu olan melatonin salgısını baskılar. Bu durum uyku kalitesini düşürerek bilişsel işlevleri de olumsuz yönde etkiler.

Dijital Bağımlılıkla Mücadele Yöntemleri

Dijital bağımlılığın önlenmesi ve bu durumla mücadele edilmesi için çeşitli yöntemler uygulanabilir. Bu yöntemler şunları içerir:

  • Kendinizi Tanıyın: Dijital kullanım alışkanlıklarınızı takip edin. Ne kadar süre internette ya da oyunlarda vakit geçiriyorsunuz? Hangi platformlar size daha çekici geliyor? Bu soruların cevaplarını bulmak dijital bağımlılıkla mücadele için ilk adım olabilir.
  • Zaman Yönetimi: Dijital platformlara ayırdığınız günlük süreyi sınırlayın. Uygun olmayan zamanlarda (yemek yerken, uyumadan önce) teknoloji kullanımını kısıtlayın.

Uygulamaları ve oyunları sınırlama

  • Bildirim engelleme: Sosyal medya ve diğer uygulamalardan gelen bildirimleri kapatarak dikkatinizi dağıtan unsurları azaltabilirsiniz.
  • Ekran süresi takibi: Telefonunuzun veya bilgisayarınızın ekran süresi takibi özelliğini kullanarak dijital platformlarda geçirdiğiniz zamanı kontrol edebilirsiniz.
  • Uygulama kısıtlama uygulamaları: Bu uygulamalar, belirli uygulamalara erişiminizi zamanlayarak veya engelleyerek dijital bağımlılığınızı yönetmenize yardımcı olabilir.

Sosyal etkileşimleri artırma

  • Gerçek hayatta sosyalleşme: Arkadaşlarınızla vakit geçirmek, hobiler edinmek ve doğa ile iç içe olmak gibi aktiviteler sayesinde dijital dünyadan uzaklaşabilirsiniz.
  • Sosyal medya kullanımını azaltma: Sosyal medya hesaplarınızı silmek veya kullanım sıklığınızı azaltmak, dijital bağımlılığınızı azaltmanıza yardımcı olabilir.

Profesyonel yardım alma

  • Terapi: Psikolog veya psikiyatristlerden destek almak, dijital bağımlılığın nedenlerini anlamak ve bu durumla başa çıkmak için önemlidir.
  • Destek grupları: Benzer sorunlar yaşayan insanlarla bir araya gelmek, moralinizi yükseltebilir ve motivasyonunuzu artırabilir.

Sağlıklı alışkanlıklar geliştirme

  • Düzenli uyku: Yeterli ve kaliteli uyku, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığınız için önemlidir.
  • Beslenme: Dengeli ve sağlıklı beslenmek, enerji seviyenizi yükseltir ve genel sağlığınızı iyileştirir.
  • Egzersiz: Düzenli egzersiz yapmak, stresi azaltır ve ruh halinizi iyileştirir.

Dijital detoks

  • Teknolojisiz günler: Haftada belirli bir gün veya saatlerde tüm dijital cihazları kapatarak dijital detoks yapabilirsiniz.
  • Doğa ile ilişki kurma: Doğada yürüyüş yapmak, kamp yapmak veya doğa ile ilgili aktiviteler yapmak, dijital dünyadan uzaklaşmanıza ve zihninizi dinlendirmenize yardımcı olabilir.

Çocuklarda dijital bağımlılık

Çocukların dijital dünyayla tanışmaları kaçınılmaz olsa da, ebeveynlerin bu süreci yönetmeleri ve çocuklarının dijital bağımlılığa düşme riskini en aza indirmeleri önemlidir. Çocuklarda dijital bağımlılıkla mücadele için aşağıdaki yöntemler uygulanabilir:

  • Ortak kurallar belirleme: Ailece dijital cihaz kullanımına dair kurallar belirlemek ve bu kurallara uymak önemlidir.
  • Örnek olma: Ebeveynlerin kendi dijital cihaz kullanımına dikkat etmeleri ve çocuklarına örnek olmaları gerekir.
  • Alternatif aktiviteler sunma: Çocukları dijital oyunlar yerine kitap okuma, spor yapma veya sanatsal faaliyetlerle ilgilenmeye teşvik etmek önemlidir.

Ayrıca okuyun: Othello (Aşırı kıskançlık) Sendromu


Internet-Bagimliligi-ve-Dijital-Davranislarin-Psikolojisi-1200x832.jpg

11 Nisan 2024 Sır Psikoloji

İnternet bağımlılığı ve dijital davranışlar, günümüzde giderek artan bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, internet kullanımı insan hayatında çok önemli bir yer edinmiş ve bu durum birçok psikolojik etkiyi beraberinde getirmiştir.

Ayrıca okuyun: Çalışan Motivasyonunu Artırmak İçin Yaratıcı Fikirler

İnternet Bağımlılığı Nedir?

İnternet bağımlılığı, bireyin internet kullanımına aşırı derecede bağımlı hale gelmesi durumunu ifade eder. Genellikle sosyal medya, oyunlar, alışveriş siteleri gibi çevrimiçi platformlara aşırı derecede zaman ayırma ve bu aktiviteleri kontrol edememe durumu olarak tanımlanır. İnternet bağımlılığı, bireyin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir ve ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir.

İnternet bağımlılığı, modern yaşamın kaçınılmaz bir sonucu gibi görünebilir. Ancak, aslında bu durum karmaşık psikolojik faktörlere dayanmaktadır. Örneğin, bireyin internete aşırı derecede bağımlı hale gelmesinin altında yatan nedenler arasında duygusal boşluk, sosyal izolasyon, dürtüsellik ve stresle başa çıkma mekanizmalarının yetersiz olması gibi durumlar yer alabilir.

İnternet Bağımlılığının Psikolojik Etkileri

İnternet bağımlılığının psikolojik etkileri oldukça çeşitlidir. Bu etkiler arasında depresyon, kaygı bozuklukları, sosyal izolasyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), uyku bozuklukları ve ilişki problemleri bulunmaktadır. İnternet bağımlılığı, bireyin gerçek hayattaki ilişkilerini zayıflatabilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

İnternet bağımlılığıyla ilişkilendirilen psikolojik sorunlar, bireyin genel refahını etkileyebilir. Örneğin, sürekli olarak internete bağlı kalmak ve çevrimiçi aktivitelere aşırı derecede zaman ayırmak, bireyin gerçek dünya ilişkilerini ihmal etmesine ve sosyal izolasyona neden olabilir.

Dijital Davranışların Psikolojisi

Dijital davranışlar, internet kullanımıyla ilişkili olarak ortaya çıkan davranış kalıplarını ifade eder. Bu davranışlar arasında sürekli telefon kullanma, sosyal medya paylaşımlarına aşırı derecede zaman ayırma, sanal ilişkiler kurma ve çevrimiçi oyunlara aşırı derecede zaman harcama gibi örnekler verilebilir. Dijital davranışlar da bireyin psikolojisini etkileyebilir ve sosyal, duygusal ve zihinsel sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.

Dijital davranışların psikolojik etkileri, internet bağımlılığıyla benzerlik gösterir. Bu etkiler arasında düşük özsaygı, sosyal kaygı, dikkat eksikliği, odaklanma güçlüğü, depresyon ve ilişki problemleri bulunmaktadır. Dijital davranışlar, bireyin gerçek dünyadaki aktivitelere ve ilişkilere zaman ayırmamasına neden olarak sosyal izolasyona yol açabilir.

Dijital Davranışların Nedenleri

Dijital davranışların da pek çok nedeni vardır. Bu nedenler arasında teknolojinin yaygınlaşması, sosyal medyanın popülerleşmesi, çevrimiçi oyunların cazibesi, sosyal izolasyon ve duygusal boşluk gibi faktörler yer alabilir. Ayrıca, bireyin kişilik özellikleri ve yaşam deneyimleri de dijital davranışların gelişiminde etkili olabilir.

İnternet Bağımlılığı ve Dijital Davranışların Tedavisi

İnternet bağımlılığı ve dijital davranışların tedavisi, bireye ve durumun ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi, psikoterapi, destek grupları ve ilaç tedavisi gibi yöntemleri içerebilir. Ayrıca, internet kullanımını kontrol etmeye yönelik stratejiler geliştirmek ve alternatif aktivitelere yönelmek de tedavinin bir parçası olabilir.

İnternet bağımlılığı ve dijital davranışların tedavisinde erken müdahale önemlidir. Bireyin internet kullanım alışkanlıklarını değerlendirmek ve olumsuz etkileri azaltmak için profesyonel destek alması önemlidir. Ayrıca, bireyin çevresel destek ve motivasyonu da tedavi sürecinde önemli bir rol oynar.

İnternet Bağımlılığının Sosyal Etkileri

İnternet bağımlılığı, bireyin sosyal ilişkilerini derinden etkileyebilir. Çevrimiçi platformlara aşırı zaman harcamak, gerçek dünya ilişkilerini zayıflatabilir ve bireyi sosyal izolasyona sürükleyebilir. Ayrıca, internet bağımlılığı olan bireyler, çevrelerindeki insanlarla iletişim kurmakta zorluk çekebilir ve sosyal becerilerini kaybedebilirler.

İnternet bağımlılığı, genellikle bireyin kendini yalnız hissetmesine ve toplumdan soyutlanmasına neden olabilir. Bu durum, bireyin depresyon, kaygı ve diğer ruhsal sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına yol açabilir. Ayrıca, internet bağımlılığı olan bireyler, gerçek dünya ile ilişkilerini kurma ve sürdürme becerilerini yitirebilirler.

Dijital Davranışların Sosyal Etkileri

Dijital davranışlar da bireyin sosyal ilişkilerini etkileyebilir. Sürekli olarak telefon kullanma, sosyal medya platformlarında zaman geçirme ve sanal ilişkiler kurma, bireyin gerçek dünya ile bağlarını zayıflatabilir. Bu durum, bireyin çevresindeki insanlarla iletişim kurma becerisini azaltabilir ve sosyal izolasyona neden olabilir.

Dijital davranışlar, genellikle bireyin kendini ifade etme ve ilişki kurma becerilerini olumsuz yönde etkiler. Özellikle gençler arasında yaygın olan sosyal medya kullanımı, yüz yüze iletişimi azaltabilir ve derin, anlamlı ilişkiler kurma konusunda zorluk çekebilir. Bu durum, bireyin sosyal becerilerini geliştirmesini engelleyebilir ve psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.

İnternet Bağımlılığı ve Dijital Davranışların Tedavisi

İnternet bağımlılığı ve dijital davranışların tedavisi, bireye ve durumun ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi, psikoterapi, destek grupları ve ilaç tedavisi gibi yöntemleri içerebilir. Ayrıca, internet kullanımını kontrol etmeye yönelik stratejiler geliştirmek ve alternatif aktivitelere yönelmek de tedavinin bir parçası olabilir.

Tedavi sürecinde, bireyin çevresel destek alması da önemlidir. Aile üyeleri, arkadaşlar ve profesyonel destek grupları, bireyin tedavi sürecinde motive olmasına ve iyileşme yolunda ilerlemesine yardımcı olabilir. Ayrıca, bireyin tedavi planına bağlı kalması ve sağlıklı alışkanlıklar geliştirmesi de tedavinin başarısını etkileyebilir.

Ayrıca okuyun: Güncel Kültürel Faktörlerin Psikolojik Sağlık Üzerindeki Etkileri


Internet-ve-Teknoloji-Bagimliligiyla-Mucadelede-Ebeveyn-Rolu.jpg

26 Ocak 2024 Sır Psikoloji

İnternet ve teknoloji, modern yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ancak, özellikle gençler arasında yaygınlaşan internet ve teknoloji bağımlılığı, ebeveynlerin dikkatini çeken bir sorun haline gelmiştir.

İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı Nedir?

İnternet ve teknoloji bağımlılığı, bireyin bilgisayarlar, akıllı telefonlar veya diğer dijital cihazlarla aşırı derecede zaman geçirmesi ve bu kullanımın günlük yaşamını olumsuz etkilemesidir. Çocuklar ve gençler arasında giderek artan bir sorun haline gelmiştir.

Bağımlılığın Belirtileri ve Tanı Kriterleri

İnternet ve teknoloji bağımlılığının belirtileri arasında sosyal izolasyon, uyku düzeninin bozulması ve gerçek dünyayla ilişkilerde zorluklar bulunabilir. DSM-5 kriterlerine göre, bağımlılığın tanısı koymak için bu belirtilerin belli bir süre devam etmesi gereklidir.

Ebeveynlerin Bilinçli Kullanım Rolü

Ebeveynler, çocuklarına teknolojiyi bilinçli bir şekilde kullanma alışkanlığı kazandırmakla sorumlu bir role sahiptir. Bu bölümde, ebeveynlerin çocuklarına sağlıklı dijital alışkanlıklar kazandırmak adına yapabilecekleri adımları inceleyeceğiz.

Eğitim ve farkındalık yaratma

  • Ebeveyn sorumluluğu: Ebeveynler, çocuklarına internetin güvenli kullanımı konusunda eğitim vermekle yükümlüdür.
  • Çocuklara gerçek tehlikeleri anlatma: İnternetin potansiyel tehlikeleri konusunda çocukları bilgilendirmek önemlidir.
  • Bilinçli medya kullanımı: Çocuklara, medyanın gerçekliğinden ayrılmalarını ve reklamların etkisi konusunda bilinçlenmelerini öğretmek.

Aile içi iletişimi güçlendirme

  • Düzenli aile toplantıları: Aile toplantıları düzenleyerek çocuklarla duygularını ve deneyimlerini paylaşma ortamı yaratmak.
  • Ailecek aktiviteler: Ortak aktiviteler ve hobiler geliştirerek aile içi bağları güçlendirmek.
  • Duygusal destek: Çocuklara duygusal destek sağlamak ve hislerini açıkça ifade etmelerine izin vermek.

Sınırlamalar koyma ve takip

  • Ekran süresi sınırlamaları: Çocukların günlük ekran süresini belirleyerek, sağlıklı bir denge kurmalarına yardımcı olmak.
  • İnternet güvenlik araçları kullanımı: Ebeveynler, çocuklarının internet kullanımını takip etmek ve güvenlik araçları kullanmak.
  • Aile içi kuralların belirlenmesi: İnternet kullanımıyla ilgili aile içi kuralların birlikte belirlenmesi ve bu kurallara uyma konusunda çocuklara sorumluluklar vermek.

Teknoloji Bağımlılığıyla Başa Çıkma Stratejileri

İnternet ve teknoloji bağımlılığıyla başa çıkmak için ailece uygulanabilecek etkili stratejileri ele alacağız.

Aile içi destek sistemi oluşturma

  • Aile içi diyalog: Aile üyeleri arasında açık bir diyalog kurarak, sorunları konuşma ve çözme.
  • Destek gruplarına katılım: Çocukları, benzer sorunlarla mücadele eden diğer gençlerle tanıştırmak ve destek gruplarına katılımını teşvik etmek.

Alternatif aktiviteler sunma

  • Fiziksel aktiviteler: Ailece spor, yürüyüş veya bisiklet gibi fiziksel aktivitelerde bulunma.
  • Sanatsal ve kültürel etkinlikler: Ailenin birlikte resim yapma, müzik dinleme veya tiyatroya gitme gibi sanatsal etkinliklere katılımı.
  • Kitap okuma saatleri: Teknoloji yerine kitap okuma alışkanlığı kazandırmak.

Profesyonel yardım alma ve tedavi

  • Uzman psikolog ve terapistlerden destek almak: Ebeveynlerin, çocuklarındaki bağımlılık belirtileri konusunda profesyonel destek almak.
  • Grup terapilerine katılım: Bağımlılıkla mücadele eden gençlerin ve ebeveynlerin bir araya geldiği grup terapilerine katılım.
  • Dijital Detoks programlarına katılma: Ailece, belirli bir süre boyunca teknoloji kullanımını sınırlayarak dijital detoks programlarına katılma.

Sır Psikoloji

Günümüzde yaşam koşullarının hızla değişmesi, bireyleri psikolojik, sosyal ve akademik yönden pek çok sorunla yüz yüze getirmektedir. Sorunlarımızla başa çıkabilmek için yalnızca kişisel gayretlerimiz yeterli gelememekte profesyonel bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır.

Bizler bu ihtiyacı fark edip 2016 yılında Sır Psikoloji Aile Danışma Merkezini kurduk.Kurumumuz T.C. Kayseri Valiliği tarafından ruhsatlandırılmış Aile Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı özel bir kurumdur.

Amacımız, bireylerin yaşam kalitelerini artmasını sağlayıp, bireysel iyilik hallerine, psikososyal gelişimlerine katkı sağlamak bunun içinde Psikoloji biliminin bilgi ve birikimlerini danışanlarımızın hizmetine sunmaktır.

Copyright by Sır Psikoloji 2020. All rights reserved.